14 Kasım 2005 Pazartesi

Podcasting

Radyonun sadece muzikten, reklamdan, haberden ibaret olmadigi o cocukluk gunlerimde, saat 4'te cocuk saatini dinlerdim. Bazi gunler okul cikisi yetisemez, kacirdigima cok uzulurdum. Aksam ustu, sabah saat 10'daki 20 dk'lik "Arkasi Yarin", 6'da tekrar edilirdi. Romantik, polisiye ya da gerilim her konudan olurdu bu arkasi yarinlar. Cok uzun surunce basini hatirlayamaz ama bir fotoroman tadinda, radyodaki karakterleri gozumun onunde canlandirirdim. Ses efektleri cok basariliydi. Yagmur sesi, kapanan kapinin gicirtisi ya da nefes nefese sokaklarda kosturmalar uc bes kisiyle bizi bir film seyrediyormuscasina baglardi radyoya ve hayalgucumuze.

Bir de benim cok sevdigim "Radyo Tiyatrosu" olurdu cumartesi gunleri bir saatlik. Gercekten tiyatro oyunu gibiydi. Bir tiyatro izlemenin lezzetinde gecerdi o bir saat. Ankara Cocuk Korosu sarkilar soylerdi. Hangi saatte tam hatirlamiyorum ama cok da fanatigi degildim. Gene de Ankara Cocuk Korosu kulagima ozel gelirdi.

Ve ozel radyolar geldi 90'larin basinda. "Radyomu istiyorum" diyerek yuzlerce radyoya sahip olduk. TRT unutuldu ya da biz TRT'ye tercih ettik, Power FM'i, Best FM'i, Yasam Radyoyu ve oteki yuzlercesini. Ama o tiyatro programlari benim cocukluk donemimin nostaljisi olarak icimde cok ozel bir yere sahip. Ya simdi napiyoruz, tak iPod'i, laptop'i, izleyemedigin TV programini kaydeder gibi radyo programlarini da indir makinanin diskine. Bu olaganustu bir sey degil mi? Mesela bagimlisi oldugunuz bir program var ve siz o saatte radyo dinleyemeyecek durumdasiniz. Aksam uzeri isten cikmadan iPod'iniza download ediverin. Iste bu kadar kolay.

Soyle bakiyorum da internete ucretsiz pek cok yerden podcast'lere erismek mumkun. Benim icin simdilik su 2 adres yetiyor.
http://podcasts.yahoo.com/
http://www.apple.com/itunes/podcasts/

13 Kasım 2005 Pazar

iPod

Bugunlerde haril haril su yandaki sut beyazi alete sarkilarimi, audio kitaplarimi, fotograflarimi, video kliplerimi aktarmakla mesgulum. Avucunuza alinca hemen sariveriyor insani zaten. Elinizi saat yonunde kaydirirken tik tik tik sesiyle menu'deki item'lari sarkici, album, en son eklenenler, en cok dinlediklerim seklinde cesitli kategorilerde gormek mumkun. Bir tik'la uste gecip fotograflara gecip aktardigim albumlere bakiyorum. Ya da video'da kliplere gecip isterseniz film izleyin. Desperate Houseviwes'i kacirdik diye uzulmeyin diyordu gecenlerde msn.com. Bir kahve fiyatina 1 saatlik show karsinizda. Sony'nin walkman'i 20 yil once nasil da devrim yapmisti, iste Apple'in iPod'i da digital music'de ayni devrimi yaratti. Gecen persembe Manhattan'a inmistim. Nerdeyse herkesin ama herkesin elinde iPod vardi. Gormediklerimde de sanirim Dell, Sony, Rio Carbon MP3 player vardir.

iPod'in kendine ozgu muzik formati var. Ses kalitesi olarak MP3'ten daha iyi. Eger hazirda rip edilmis albumleriniz varsa, iTunes ile bunlari kendi formatina cevirmek gerekiyor. Program bunu yapiyor tabii ancak ekstra zaman ayirmak lazim.
Tek eksigi FM tuner'inin olmamasi ama onun da caresi var. Podcast ile radyo programlarini download etmek bir clik otesi.

Newsweek'in temmuzdaki sayilarindan birinin kapagi soyleydi. Dogrusu bugunlerde ben de boyle hissediyorum:
iPod, therefore i am.

2005'in 9 kasimi bana dogum gunumu degil, ilk iPod'imi hatirlatacak daima :)
Simdi gideyim Almanya sehayati oncesi birkac kitap aktarmam lazim.

7 Kasım 2005 Pazartesi

Herseyin Bir Olus Sebebi Var

Unutkanliginiza kizabilir, son dakika biriken isleri kafanizdan savmak icin daha cok stres olabilir, bir yerlere yetismeye calisirken daha da gec kalabilir hatta 2 saniye ile gideceginiz treni kacirirken kendinize etrafinizdakilere kizmamaniz olasi bile degildir? Ama herseyin bir olus sebebi vardir diye dusunuyorum ben, hele ki son birkac gundur ustuste gelen minik, onemsiz gibi gorunen olaylar hatirlatti bana bunlari.

1 ay once trenle Manhattan'a inerken cantami soyle bir karistirmis, camera'mi aldigimdan emin olmak istemistim. Baktim yerinde. Sonra gelene kadar kitap okudum, indim onumdeki kalabalik yuzunden yonumu degistirmek zorunda kaldim Grand Central'da. Hatta o kadar yogun bir kalabalik vardi ki, onumu kesti, birkac dakika ortada bekledim. Bir yandan da arkadasimla bulusacagimdan acele ediyorum. Derken bir adam geldi yanima, tanidim adami, trende benim parelelimdeki, koridorun diger tarafinda oturmustu. Ben trenden inerken, o hala uyuyordu. Once uyandirmayi dusunmustum ama sonra vazgecmistim. Bana trende birsey unutup unutmadigimi sordu. Once affalladim, cantama baktim ve aaa fotograf makinam yoktu. Adama soyledim, o da rengini ve modelini sorup geri verdi.

Gecen persembe aksami marketten alisveris yaptim, posetleri arabaya yerlestirdim ve alisveris sepetini taaa oradaki aldigim yere birakmak icin yurumeye basladim soylene soylene. Nerdeyse marketin kapisina geri geldim, bu defa kasa kuyrugunda arkamdaki adam benden sonra cikmis yururken bana, aldigim posetlerden birini kasada unuttugumu soyledi. Iceri girdim tin tin ve aldim posetimi. Yolda da yururken iyi ki arabayi o kadar uzaga parketmisim unuttugum poseti almak icin bahane oldu diye dusundum.

Ve sonuncusu...
Cumartesi sabahlari minik oglumuzun yuzme dersi var. Her haftasonu ayni telas yasaniyor. Havlular alindi mi, mayolari kontrol et, yedek kiyafet al, canta nerede gene... derken biz ucu ucuna giriyoruz derse. Bu hafta da bir iki dakika gecikmeyle binaya girdik ki, yangin alarmi calmaya basladi. Mayolu cikan mi istersin havuzdan, islak islak kendini disari atan mi, titreyen cocuklar mi? Itfaiyecilerin ve polislerin bir anda hucum etmeleriyle yasanan kisa bir saskinliktan sonra, sauna odasindaki buhar seviyesinin olagandan fazla oldugu ve bunun da alarmi tetikledigi anlasildi. Biz gec kalmamiza icimizden tesekkur edip iceriye girdik ve ders basladi.

Her sonun yeni bir baslangic, her karanligin isiga giden bir yol oldugunu dusunurse insan, zor durumlari atlatmak icin fena da olmayan bir dusunce tarzi aslinda. Sadece ozunu bildigim karma felsefesi de bunu acikliyor nitekim. Herseyin bir olus sebebi var.

Bundan sonraki unutkanliklarim, elimde olmayan gec kalmalarim, ya da zamanindan cok erken gitmelerim, kasada cikismayan paralarim, arabayi onca mil uzaga parkedip kilometrelerce yurumelerim, hava sicak diye ince bir tisortle cikip sonra donakalmalarim, cep telefonumun sarji bittigi icin kendime kizmalarim ve daha neler neler, bakalim nelerle sonuclanacak. Iste hayatin guzelligi de bu bilinmezliginde.
Rutin giden seyler icin bile umut veriyor.

1 Kasım 2005 Salı

Seytan Prada Giyer

Bu yazinin basligini ben koymadim, son dinledigim kitabin basligi, "The Devil Wears Prada". Yaklasik bir senedir CD uzerindeki audio kitaplari dinlemeye merak saldim. Kulaklarinizin bos oldugu ama kendinizi baska ise adayamayacaginiz durumlar icin ideal bence kitap dinlemek. Araba kullanirken, yolda yururken, spor yaparken, mutfakta yemek pisiriken simdi aklima ilk gelen yerler kendinizi kitap dinlemeye ayirmak icin. Yani bos vaktinizin olmadigini iddia ettiginiz durumlarda ama beyninizi kitabi anlamaya programlayabileceginiz durumlar icin ideal.

Audio kitaplar kaset ya da CD olarak geliyor ama kaset artik gunumuzde teknolojik onemini kaybettiginden CD olarak almak en akillicasi. Kitapcilar, kutuphaneler ve news gruplar benim CD kitap aldigim kaynaklar. Newsleecher diye bir program aldim gecen hafta. ISP'nizin eger news grup ulasimi varsa buradan MP3 formatinda audio kitap de indirmek mumkun.

Ilgi ceken bir romani daha onceleri CD'den dinleyebilecegimi sanmazdim ama bu gune kadar dinledigim kitaplar beni o kadar sardi ki, simdi o rutin diye sikildigim isleri yapmayi ozler oldum. Sabah-aksam araba kullanmak zevkli hale gelir oldu. Tabii kitap bitince gene off'lamalar basliyor o baska.

Yukardaki kitap tesaduf eseri ogrendim ki filme de cekiliyormus. Runway diye bir dergideki editorle, ona asistanlik yapan Adrea Sach'in arasindaki iliski uzerine kurulmus bir kitap. Kaprisli, surekli fikir degistirip etrafina teror estiren Miranda Priesley ile ilk isini bu editorun asistani olarak tecrube edinmeye calisan bir comezin hikayesi. Web sitesine gore Miranda'yi Meryl Streep oynayacakmis. Ilginc bir film olur gibi. 2006'da goruruz bakalim.