26 Ocak 2011 Çarşamba

Havadan Sudan


Yukardaki hava durumu 2 gun oncesine ait. Bugun -3C'ye uyandik. -5C, ya da -8C'ye kadar cok soguk oldugunu hissetmiyoruz ama -17C veya hissedilen sicaklik -22C olunca, elimiz ayagimiz burnumuz buz kesiyor.

Dun surpriz bir sekilde kara uyandik, bugun aksama baslayacagi tahmin edilen kar yagisi erkence geldi, saat 8AM gibi. Evde olup camdan disari bakmak guzel de... Tanri bu havada disarda calismak zorunda olanlara, evsizlere yardim etsin...

Gecmis Olsun Steve Jobs !!

25 Ocak 2011 Salı

Egitimde Kaplan Anne Modeli


Bizim oglanin piyano ogretmeni Japon. Orta yaslarda sevimli bir bayan. Oglani derse ben goturdugumde sagdan soldan, sik sik da egitimden konusuyoruz.

Gecenlerde buradaki Turk bir arkadasla konusurken OECD'nin 2010 icin yayinladigi uluslararasi egitim performans raporundan (PISA) bahsetti. Orjinali burada, asagidaki liste de cocuklarin okuma, matemati ve bilimdeki performanslarina gore siralama.

1. Shanghai-Cin
2. Kore
3. Finlandiya
4. Hong Kong -Cin
5. Singapur
6. Kanada
7. Yeni Zellanda
8. Japonya
9. Avusturalya
10. Hollanda
11. Belcika
12. Norvec
13. Estonya
14. Isvicre
15. Polonya
16. Izlanda
17. ABD
18.Lichteinstein
19. Isvec
20. Almanya
..
40.Turkiye

Buradaki medyada sik sik uzakdogu egitim modelinden bahsediyor. Tam da bugunlerde once Wall Street Journal'in Amy Chua'yla yaptigi soylesisi, sonra da NY Times'in "Kaplan Anne" Amy Chua hakkinda yaziklari cikinca simdilerde her dergi, gazete, NPR radyo; once ani seklinde yazdigi kitabindan, sonra da "Cinli ebeveyn" tarzindan bahseder oldu. Pazar gunu Hurriyet'te Tolga Tanis da gundemi ozetleyen bir yazi yazmis.

Genelde benim gozlemledigim durum su:

-Cinli cocuklar demiyorum, genel olarak Uzak dogulu cocuklarin elinden kitap dusmuyor. Buz pateni yapmaya gidiyor bizim oglan mesela, sirada beklerken, ya da kafeteryada ders saati gelmesini beklerken, anne ya da baba basinda olmak uzere, kitap okuyorlar, odev yapiyorlar, kafalari mutlaka bir sayfanin icinde. Amerikali cocuklar kenarda atari ya da ellerinde PSP ile oyun oyunuyorlar.

-Okuldan arta kalan saatlerde bir iki tane aktivite secip, bunlara konsantre oluyorlar. Uzun saatler boyunca pratik yapmaktan kacinmiyorlar.

-Uzakdogulu cocuklarin genelde anneleri calismiyor. Boyle olunca cocuklara verilen yonlendirme, aktivitelere goturup getirme, basinda birebir oturtup ders calistirma, is sonrasi zamana sikisip kalmiyor.

-Ders, ders, ders, pratik, pratik, pratik gibi sureklilik gerektiren, cocuga cogu zaman sikici gelen seyleri konsantrasyon ve fokus ettirerek yaptirabiliyorlar. Bu konuda kati olmaktan kacinmiyorlar. Sanirim bu en onemli ozellikleri. Uzun zaman bunun uzerinde dusunmustum nasil basarabiliyorlar diye. Cevabi Malcolm Galdwell'in Outliers kitabinda.

Gladwell diyor ki, Uzakdogulular cok sabirli insanlar cunku yuzyillardir pirinc yetistiriyorlar. Ve pirinc yetistirmek o kadar sabir ve tahammul gerektiren bir istir ki, sabah gun dogmadan kalkar tarlani kontrol edersin, aksam gun batarken gene gelir calisirsin ve bunu mevsimsel degil tum yil yaparsin, ustelik fiziksel kosullar hic de kolay degildir ( dize kadar suya gireceksin vs..) Dogal olarak da insana sabirli olmayi, beklemeyi, yilmamayi, tekrar etmeyi ogretir.

-Cince ya da Mandarince nasil bilmiyorum ama Japon ogretmenimiz diyor ki, Japonca cok zor bir dil. Yukardan asagi, sagdan sola sekillere gore okundugu icin cocuklar ilkokul bitene kadar (5. sinif) Japonca'yi ogrenmek icin 1000 kelime ezberlemek zorundalar. Lise bitene kadar da diger 1000 kelimeyi yani toplamda 2000 kelimeyi okuma ve yazma olmak uzere ogrenmek zorundalar. Bazen kendisi bile gazete okumak icin sozluge ihtiyac duygugunu soyluyor.

-Gene Japon ogretmenimizin dedigine gore, cocuklar ilkokul ve ortaokul biterken iyi devlet okullarina girmek icin sinava girmeleri gerekiyor. Bu sinav da cook cok zor. Dolayisiyla surekli calismak zorundalar. Ama cocuklarin stres katsayilari asiri yuksek, hic mutlu degil, cocukluklarini yasayamiyorlar.

-Okulda ders saatleri Amerika'ya gore cok daha uzun. Yil icinde okul gun sayisi da buraya gore daha uzun. Gene Gladwell'in kitabinda bu konuda karsilastirmali ornekler vardi.

Simdi bu objektif gorusten sonra ben de dusunuyorum, kendi cocuklarimiza nasil davraniyoruz, nasil davranmaliyiz... David Brooks da zaman zaman NY Times'daki kosesinde egitimle ilgili yaziyor. Gecenki yazisinda "Amy Chua bir pisirik" diye baslik atmis. Amy Chua cocuklarina zorla baski kurarak bir egitim modeli uyguluyor, bu biraz da kolay olani, akademik olarak cocugu baskiyla saatler boyu calistirabilirsin ama sosyallesmeye iliskin aktivitelerden alikoyarsan ya da grupla temasini kesersen cocugun cognitive (zekasal) gelisimine engel olursun diyor.

Bizim oglan 2. sinifta. Gordugum kadariyla cocugun basarisi; cocuga, aileye, ogretmene ve icinde bulundugu kosullara gore sekillenir. Akademik egitim bir yere kadar. David Brooks'un onceden de yazdigi uzere, ben akademik egitim yaninda, ikincil egitimin onemine, cocuklari sosyal hayata hazirlayan aktivitelere, iletisime, zaman zaman tatli sert modele ama yasaklayan, "cocuga sen bir copsun" diyen, asagilayici, baskici modele hic razi degilim...

New Yorker'in bu haftaki yazisi burada.
Time'in kapak yazisi da burada.
Amy Chua'nin gundem yaratn kitabi da burada.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Harflerle 2010

Bir kez daha boyle bir sey yazmistim. O zamanki, 2008 yazinin trendlerine iliskindi. Gec de olsa bu post, harflerle 2010 icin olsun.

A for Android: Ben hala Verizon'dan iPhone'un cikmasini bekliyorum ama ara ara aklima acaba Android tabanli bir akilli telefon alsam diye dusmuyor degil.

B for BP: Meksika korfezine petrol sizdiginda BP'nin CEO'su yat yarisina katilmamis miydi?

I for iPhone, iPad, iPod Touch ya da Steve Jobs'un urunleri demek yeterli genel olarak. Apple urunleri ortaligi kasip kavuruyor, baska soze gerek var mi? Apple rocks...

W for Wikileaks: Bilinmeyen, gizli hicbir sey kalmayacak.

J for Juilan Assange: Yilin gizli, gizemli adami...

M for Mark Zuckerberg: Bu da yilin oteki adami. Mark tam da bizim yasadigimiz kasabaya komsu kasabadanmis, kendimize ciktirim yapmakta ustumuze yok.

F for Facebook: 700milyon uyesiyle dunyanin en buyuk 3. ulkesi populasyonuna sahip.

L for Lady Gaga: Bizim oglan sarkilarina bayiliyor. Biz de artik cocuk sarkilarindan pop kulture yumusak gecis yaptik yaptik sayesinde.

O for Obama: Hala high profile ama populer olmayan tarafta.

H for Haiti: Gecen yilin basindaki depremle 250 bine yakin hayat kayboldu.

V for Volcanic Ashes: Izlanda'da bir volkandan cikan duman ve kulleri bu kadar mi cok etkilermis dunyayi.

T for Twitter: Twitter twitter little star...

1 Ocak 2011 Cumartesi

1.1.11


Her yil artik gelenegimiz oldu. Yilin ilk gununu kitapcida geciriyoruz. Aslinda matah, ozel birsey degil ama yilbasi gecesinden ayilip kendimize gelene kadar ogleden sonra oluyor, napalim, her yilin ilk gunu yaptigimizi yapalim, kitapciya gidelim dedik. Genelde bu gunde takvimlerimi alirdim. Son iki yildir aceleciyim, 1 ay oncesinden aldim, eve de is yerime de astim.

Yeni yil basladi ya, gene de heyecanlar, umutlar, istekler, beklentiler var da var... Guzeldi 2010 benim icin, bizim icin. Bugun evdeki agaci soktuk, garaj kapisinin ustundeki isiklari da kaldirdik. Aslinda keske butun bir kis boyle isikli, renkli gecse...

Resimlerde kisa bir yolculuk yaptim 2010 icinde. Yaz ne kadar uzak gorunuyor simdiden.

Gezmek, gormek, cok okumak, gulmek, iyi yemek, dostlarla kadeh dokusturmak, sevdiklerimize sarilmak ve yeni kesifler yapmak dilegiyle...