27 Haziran 2008 Cuma

Ne Kadar Yesilsiniz?

Son zamanlarda bakiyorum cevreyi koruma adina bir suru sey yapilmaya baslandi. Cogu -belki de hepsi- hukumete ait olmayan calismalar tabii. Baskan Bush'un kuresel isinma ve cevreyi koruma konusunda yuz kizartici bir donemi oldu Amerikan tarihinde. Al Gore'un sunumunu yaptigi An Inconvenient Truth'u goz acici bir belgesel oldu mesela kamuoyunda. Izlenmesini mutlaka tavsiye ederim. Filmde cok guzel veriler var zira. Sonra Earth Day, Live Earth konserleri, hibrit arabalar, plastik kullaniminin azaltilmasi calismalari aklima ilk gelenler.

Farkettim ki son zamanlarda her magaza plastik poset ya da kagit poset kullanimini azaltmak icin surekli kullanilabilir kumas cantalarini uretmis. 1-1.5$'a satiliyor ve o cantalari bir sonraki alisveriste kullanmak icin de 5c geri iade veriyor diger alisverislerde. Bence harika bir uygulama. Hatta verilen o uyduruk posetleri bile parali yapmalilar bence. Hos Amerikali takmaz para vermek icin ama Almanya'da pekala da ise yariyor o yontem.

Hatirliyorum eskiden TR'de herkes kendi cantasiyla, posetiyle alisverise giderdi. Pazarda ya da carsida esnaf poset vermez, Almanya'dan gelen kalin plastik cantalar varsa annelerimizin elinde pek makbule gecerdi bunlari kullanmak. Sonra bir plastik furyasi basladi ve hayatimiza oylesine girdi ki, simdi parayla cikarmaya calisiyoruz.

Su sayfaya ya da buraya bir bakin ve bu plastikler yuzunden doganin neler cektigini gorun.
  • Yuzlerce deniz kaplumbagasi, balina ve memeli deniz hayvani bu plastikleri yiyecek diye yiyip oluyormus.
  • Bu plastikler parcalaninca toksik maddeler salgiladigindan gene topraga, hayvanlara geciyormus. Ve biz de ya o hayvanlari yiyoruz ya da o topraktan yetisen urunleri.
  • Plastiklerin ana maddesi polietilen denilen kimyasal bir maddeymis. Yilda 4-5 trilyon plastik canta uretilip bunlarin cok cok cok az bir kismi geri donusturebiliyormus.
  • Ve siki durun, bu polietilenin dogada cozulmasi de BIN evet 1000 yil aliyormus.
Napicaz o zaman? Ne kadar yesil oldugumuzu gostermek icin plastik poset, kap, canta kullanmamaya ozen gosterecegiz. Plastik kapakli kaplarin cogunu elimine ettim evde, cam ne gune duruyor. Posetlerden de mumkun oldugunca az kullanmaya calisiyorum ama buradaki alisverisleri kasiyer kendi yerlestiriyor ve bazen agir urunlerde iki poset icice kullaniyorlar. Eve gelince bir ordu dolusu poset. Surekli kullanimli cantayi da kullanmaya basladik, bazen unutuyoruz evde ya da arabada ama o da yoluna girecek. Geri donusumlu urunleri mutlaka ayiriyoruz. Cam, plastik, organik urunler belirli gunlerde cop olarak disari cikiyor. Baska napilabilir dusunuyorum, onerisi olan?

PS: Yukardaki fotolar bana ait degil, Google'dan buldum. Yazmadan edemiyecegim. O ilk fotografa benzer manzaralar o kadar cok ki TR sahillerinde. Ne zaman saga sola, yere cop atan birisini gorsem kan beynime sicriyor. Hele ki denizde sahile vuran copler, posetler, icler acisi. Offf offf.

Online Retail Therapy

Uzun zamandir tenis ayakkabisi almak istiyordum. Maalesef dukkanlarda ya tek cesit var ya da cogunlukla hic yok. Kosu ve yuruyus basta olmak uzere Lady's Foot, Athelete's Foot'a ara ara baktim ama icime sinen bir model bulamadim. Web site'lerine de bakiyordum ama ayakkabi bu, ya olmazsa, ya begenmezsem diye online ismarlamaya cesaret edemiyordum. Baktim baska turlu alacagim yok, olmazsa da geri iade ederim diye dun Zappos'dan ismarladim begendigim bir modeli. Aaa baktim bugun geldi bile. Gayet de guzel, ayagima uymasinda hicbir sorun yok.

Elektronik basta olmak uzere ya da soyle demeliyim yiyecek ve kiyafet alisverisi haric bizim evde bir suru sey web'den alinir oldu. Elektronik esya, kitap, ozel hobi parcalari (Helikopter pilot basligi ya da Jet ucak pilot basliklari, ozel maket parcalari... ), cocuklar icin begenilen bazi ozel oyuncaklar, kozmetik malzemeleri (Municim'in kulaklari cinlasin !!), fotograf bastirma diye gidiyor liste.

Bunlari nerden mi aliyoruz?
  • Her daim Amazon once bir kontrol edilir.
  • Guzel kupon ve deal'lar icin Techbargains tavsiye edilir (ozellikle elektronikte).
  • Techbargains gibi bir de slickdeals var.
  • Ayakkabida ucretsiz postalama ve ucretsiz geri iade icin Zappos.
  • Ebay'e de mutlaka bakmali bazen cok uyguna istediginiz seyi bulabiliyorsunuz. Acik arttirma icin bekleyemem diyorsaniz, Buy Now secenegi var.
  • Fiyat karsilastirmasi icin PriceGrabber.
  • Craiglist'te de bazen istediginiz seye rastlayabiliyorsunuz. Sadece almak icin degil satmak, vermek, ilan koymak icin de ideal. Bolgesel oldugundan etkili calistigini soyleyebilirim.
Tabii internet bir derya deniz. Almak icin de satmak icin de yok yok. Cogunlukla bir site'den otekisine atlayip, suraya da bakayim, burda ne varmis, musteri yorumlarini okuyayim derken almis basinizi gitmis oluyorsunuz.

Gene de sanal olmayan retail therapy icin soyle sallana sallana gezmek hiiic fena degil;)

24 Haziran 2008 Salı

Sabah Panigi: Kene

Sabahleyin kizin altini alacaktim ki bir de ne goreyim, gobeginin altinda kene var. Alla alla nerden cikti bu derken bir telas aldi bizi Burak'la. Turk basinindaki haberlerden dolayi elimiz ayagimiza dolasti, bir telas once Mine'yi aradik. "Burada hastanede cikariliyor" deyince tamam dedik hastaneye gidelim, yok once kendi doktorunu arayalim. Hastanelerin acilinde beklemek de hic hosuma gitmiyor, biraz daha beklesek pediatristin ofisi acilacak. Hayvan o kadar minik ve kafasini da oylesine gommus ki vucuduna, kanirtinca aslinda kafasi haric cikacak gibi ama iste okudugumuz haberlerden dolayi pek de cesaret edemiyoruz cikartmaya. Oncesinde pediatrisi arayip emin olayim dedim. Malum saat 9'dan once klinikler acilmiyor. Mesaj biraktim, beni geri aradi doktor. "Kene var bebekte" deyince, "cimbizi al cikar" dedi gulerek. "Yok yok kafasini gomuk, cikmiyor" deyince tamam ofise getirin dedi. Gittik doktorun ofisine, iki hamlede pit diye cikardi. Once vucudu geldi, sonra kafasini aldi ozel bir aletle. Bizim kizin da tam ilk uyku saati, emzigi verince uysal uysal durdu yoksa kiyamet kopardi ya... Sonra "telas edilecek birsey yok" dedi doktor. Kene yapistiktan 36 saat sonra cikartilmis olsaydi Lyme disease denilen kasintili, kizariklik yapan o hastaliga sebep olabiliyormus ama onu da antibiyotikle tedavi ediyoruz dedi doktor. Gecen hafta da baska bir bebekten cikarmislar hatta. Disariyla temas arttikca bu vakalar cogaliyor dedi.

Kirim Kanamali birsey diye baslayan hastalik var ya, onu sorucam ama Allah'im tam adi aklima gelmiyor hele ingilizcesini de bilmiyorum ama anlatmaya calisinca, merak etme burada gorulmuyor dedi doktor. Peki gene olursa napicaz dedim. Cimbizla iyice tutup cekin dedi, parcasi kalsa da olur ama mumkun mertebe hepsini almaya calisin dedi.

KKKA'ya baktim sonra internetten. 2002'den sonra TR de dahil olmak uzere epidemi yasaniyor simdilerde. Kene ile bulasan bu hastalikta keneyi cikarmamak onemliymis. Neyse sabah paniginden sonra simdi sakinlestik ama disardan gelirse de gelecek, yapacak pek birsey yok. Sadece daha tecrubeliyiz artik, kene gibi yapismanin da ne demek oldugunu iyice anladik. Nitekim arkamiz orman, sik sik disariya yuruyuse cikiyoruz. Hatta gecen hafta gittigimiz ormanin baslangicinda "Dikkat kene vardir yaziyordu". 1 hafta sonra mi ziyaret etti acaba?

11 Haziran 2008 Çarşamba

Biraz Daha Icerden

2. haftadayiz Erin'in yuvasinda. En son dun de yarim gun yaninda kalip artik guven saglamistir herhalde diyerek oradakilerin gozlemlerine, bizim eski tecrubelerimize dayanarak yanindan ayrildik bugun. Tum bu zaman zarfinda 1 gun babasi diger gunler ben olmak uzere odada bir kosede, actik laptop'lari taktik Aircard'lari yarim metrekareyi kendimize ofis yapip calismaya calistik. Unutmusum oglanin gunlerinden icerde duzenin nasil gittigini. Icerde dedigim ogretmen-yuva olaylarindaki iliskiler aslinda.

Sanirsinki kast sistemi var burada. Yazmistim ya, bir bas ogretmen yaninda da yardimci ogretmeler var diye. Ogretmenlerin basinda egitim direktoru ve bir de yuvanin sahibi var. Bizimkisi ozel bir yuva, zincir seklinde olan Bright Horizon, Montessori School filan degil. Zaten ozel olmayan devlet yuvasi diye birsey yok burada benim bildigim. Cocuk bakim, gelisim ve egitim felsefesini thematic ogrenme uzerine kurmus, pozitif disiplin denilen yontemle yanlislari konusarak, yine yine yeniden konusarak -ama asla cocuga timeout ya da baska cezalar vererek degil-, dinsel bayramlari ya da irklara iliskin ozel gunleri kutlamayarak heterojenligi harmanlayan bir yuva/okul. Hah ne diyordum kast sistemi var diye degil mi...

Ogretmenlerin cocuk bakimi ve onerileri konusundaki talepleri direkt egitim direktorune gidiyor. Bayan Dina benim orda oldugum gunlerde en az tahmin ediyorum 8-10 kere iceriye gelip tek tek cocuklarin durumunu sordu. Ailelere iletilecek bir konu var mi, takip edilecek izlenecek bir sorun var mi diye... Zaten aralarinda bir rutine bindirmisler, onlerinde her cocugun gunluk takip kagitlari var, kim ne zaman ne kadar ne yedi, ne zaman bezleri degisti, uyku saatleri gibi tum bakim olaylari buraya isleniyor. Bir bebek icin Miss T. ile Miss J. artik 6oz sut yetmiyor bunu 8oz'a cikarmak lazim diye kendi aralarinda konusuyorlardi. Bunu Miss Dina'ya soylediler ve bir ara telefonda bebegin annesi aradiginda Miss Dina'dan bu talebi almis anne ve bakici ogretmene onay veriyordu 8oz formul sutu deneyelim diye. Guzel olan baska bir sey de, bebek odalari hemen yuvanin sahibinin ve direktor ofisinin karsisinda. Pencereden iceri gormeleri cok kolay aninda bir mudahale icin. Nitekim dun 14 aylik bir bebegin vucudu birdenbire kizardi, kabardi. Tabii hemen icerden mudahaleye geldiler benadryl verip sakinlesti. Muhtemelen bir allerjinin habercisi o ana kadar meydana cikmamis.

Boyle yazinca birden sanki cok kati ve duygusuz bir ortam mi yarattim dedim kendi kendime. Yok degil, sadece yuruyen bir sistemi anlatmaya calistim. Cocuklar, bebekler surekli kucakta. Seviliyor, opuluyor, onlarla beraber emekleyip etrafi kesfe cikiyorlar. Bizim iki cocuk da kucakta olmayi cok sevdiklerinden hala yuvanin sahibi soyler Artun'u ne kadar cok kucaginda tuttugunu.

Bu yuva/ilkokul oncesi nursery school'larda calisanlarin cogu ayni zamanda da ogrenci. Ya aksam saatlerinde, ya da bazi gunleri izin alarak hafta sonu ogrencilikle beraber bir ara basamak olarak para kazanmak amacli kullaniyorlar sanki. Cogu buradan sonra bir ilkokula ogretmen olarak geciyor. Konustugum ogretmenlerden birisi konusma terapisti alaninda egitim aliyordu, birisi de cocuk psikolojisi egitimine devam ediyordu. Ya da bizim egitim direktoru ya da oglanin sinifindaki ogretmen gibi ilkokul ogretmenliginden yuvaya gelenler de yok degil. Bir onceki egitim direktorumuz cocuk egitimi konusunda doktora yapiyordu. Yasi en az 55+'dir. Hala ara ara seminer vermek icin hafta sonu gelir, gorusuruz. Bu arada sunu da soyliyeyim ki, siniftaki basogretmenin cocuk egitimi konusunda en az on lisansi olmasi gerekiyor.

Maalesef bizim cevrede cocuk yuvasi cok az. Evlerini yuva gibi duzenleyip (home day-care) lisans alanlar var ama bunlardan bir ikisini gezmistik oglana yuva bakarken, pek hosuma gitmedi. Varolan yuvalarda bekleme listesi cok uzun. Istanbul'da yasadigim yillardan hatirlarim, bizim sokak tam bir yuva mahallesiydi. En az 6-7 tane yuva vardi sanirim. Sabah sirket servislerinin cocuklari yari uykulu gozlerle yuvalara birakmasi, aksam anne-babalarin cocuklarini almasi hala gozumun onunde... Hatta buyuk kuzenimin oglu da oradaki yuvalardan birindeydi. Denk geldikce pencereden el sallar napiyor diye bakardim kucuk kuzuya.

Bugun yuva yarin okul sonra universite. Kesfedilecek ne cok sey var hayatta!!

4 Haziran 2008 Çarşamba

Blink Ya da Yeni bir Baslangic

Insan boyle oluyormus. Yeni bir ortama girince, yeni insanlarla karsilasinca, yeni yuzleri gorunce hemen okumaya basliyormus otekilerinin; vucut dillerini, mimikleri, konusmalardaki vurgulamalari, gun icindeki aktivitelere verdikleri cevaplari...

Blink diye bir kitap var. Harika olaganustu bir kitap. Insanlarin yeni birsey hakkinda karar vermesi, yargiya varmasi ilk 2-3 dakika icinde olur ve cogunlukla da bu, tum etkilesim, iliski boyunca gecerli olurmus.

Bizim kiz bu hafta yuvaya basladi da. Elimde olmadan herkesi, herseyi incik cincik irdeliyorum. 3 ogretmen var sinifta. Odada da yasal olarak en fazla 8 cocuk. Gun basina degismekle birlikte bu sayi, eyalet kurallari geregince 8'i asamiyor. Bazi gunler 4 cocuk oluyor, bazi gunler 7. Ki burasi tanidik bir yer, oglum da uzun zamandir geldigi icin biliyorum. Bugun 5 cocuk var, dun 4 idi, pazartesi 6'ydi.

Miss T. upuzun boylu, kocaman halka kupeleri olan, neseli, herseyi cok sakin karsilayan gencecik bir kiz. Ana ogretmen o. Miss A. pazartesi ve sali ogleden sonralari okula gidiyor. Cok acik sozlu, surekli gulen sapsari bir kiz. Saclari sari, cildi sari, gulunce bile papatya gibi oluyor, sapsari iste. Miss J. biraz ciddi ve biraz da acemi gibi sanki. Gun boyunca dusuk belindeki pantolonunu toplamakla mesgul. Cocuklari kucaginda tutmaktan ve gezdirmekten cok hoslaniyor. Bugun 3. gun, ben de aldim laptop'i odaya, onlarla beraber bir kosede, Erin beni gorup guven saglarken ortama, ben de calismaya calisiyorum. Eh duygusalligim ustumde ya, aksam is konusunda emaillestigim bir kadin, "biz bunu kendimiz yapsaydik daha kisa zamanda hallederdik" deyince, ben de sabah "kusura bakma, bu, grupta yeni bir proje ve herseyin dogrulugundan emin olmak istiyorum. Bi de benim minik yuvaya basladi" deyince bir anda best friend olduk. Sanirim birkac istisna disinda hic kisisel seylerden bahsetmemisimdir is hayatinda. Bana kendi cocuklari hakkinda yazdi da yazdi. Ve biz unuttuk ne konusunda basladi bu email furyasi diye...

Kadinlar boyle iste. Cocuklari soz konusu olunca, is, guc, dunya umurlarinda olmuyor. Hicbir seyi ama hicbir seyi gozu gormeyecek kadar hem de... Sabah okula getirirken ikisini de, yuvanin bitisigindeki karate okulunun caminda kendi aksimi gordum. Biri elinden tutmus, oburu kucaginda yuruyoruz. Olaylara iliskin bazi 'an'lar unutulmuz ya, onun resmi oldu aklimda. Anne-babalar hep soyler cocuklara, cocuklar da uzaydan gelen hikayeler gibi dinler ya kendileri hakkinda seyleri. Iste bu, Erin'in yuvaya baslama yazisi oldu.