23 Mayıs 2007 Çarşamba

AbraKadabra

Gidelim mi dedim, gidelim dedi. Haftalar oncesinden ancak cumartesi aksami 10:30PM seansina bilet bulabildim. Nasilsa Mine geldiginde minik bir tatil yapariz o taraflarda diye, yakinlarda yer bile ayirtmistim ama cuma gunu baslayan yagmur pek cok plani degistirse de biz David Copperfield'in gosterisine gidebildik.

Saat 10:45'de baslayan gosteri once David Copperfield'in 10-15 dakikalik reklamini yapti, "dunyada biletleri en cok satilan, en cok kazanan, cagin illuzyonisti, milenyumun illuzyonisti" gibi...

Once sahne karardi, ortaya dort cubuktan olusan bos,buyukce bir platform cikti. Ustune ortu ortuldu ve ta-daa 1 saniye sonra David Copperfield motorsikletin ustunde ortunun altindan cikti. Ilk numarasi buydu. Sik sik kayboldu, baska yerlerden cikti. Webster adindaki ordegi kah sahnenin ortasinda, kah elinde, kah kocaman ficinin icinden cikardi. Gerci ordek numarasi, digerleriyle karsilastirildiginda cerez kaliyordu. Gosterinin basinda Avusturalya ile canli yayina gecti. Bizde saatler gece yarisini gosterirken, Avusturalya'daki gun ortalamis, millet deniz kenarina inmis, dalgali sularda surf yapiyordu. Birkac numara sonra, izleyicilerden birini cagirdi. Annesini 5 yasinda kaybeden bu genc kadini, annesinin hayali olan Avusturalya'ya tatile gonderdi. Biz ekranda David'le kadini bize el sallarken izlerken, ekranda saat, yer belirdi gene, kumsalda kumlar arasinda kayboldu gene sihirbazimiz ve biz nerde bu adam diye ararken kalabaligin arasindaki platformda elleri cepleri kum dolu geldi. Tamam isin icine teknolojiyi de sokunca bizi Avusturalya'ya getirdi goturdu velhasil Davidcigim. Biz de gecenin 12'sinde "ah simdi o mavi sularda olmak vardi" diye ic gecirdik... Bir yandan da "bi dakka ya, nasil oluyor" diye aklimizdan suphe ederek.

Gosteriyi izlemeye gelenlerin arasindan belki 30-40 kisiyi rastgele secmistir, biri de bizim yanimizda oturan adamdi hatta. Seyircilere iclerinden tuttuklari sayilari ve o gune iliskin bir iki soru sordu. Tahtaya yazdi onlari ve onceden sandigin icine kilitlenmis kagidi actirarak bu sayilari ve sorulari kagittan cikardi. Ayni izleyicilere gelin simdi su kololnari tutun dedi ve bir dakika sonra tepelerinde turkuaz renk bir chevrolet belirmez mi? Adam bir de motorunu calistirmasin mi? Adam yerine gelince sordum ne gordun diye. Hic anlamadim, bir saniye icinde araba cikiverdi diye saskinligini ifade ediyordu.

Guzel miydi, evet guzeldi ama gosterinin yapildigi yer olan Foxwoods oteli, sanki tum Kuzeydoguda Amerika'daki ne kadar cer-cop Amerikali varsa onlara ev sahibi yapiyor gibidiydi. Bu otel yerlilere ait rezerve edilen bolgede kumarin cazibesinden yararlanmak amaciyla isletilen bir yer. Restaurantlarin onunde uzun kuyruklar, casino'larda kendini kaybetmis hayalet gibi slot makinalarina yapisanlar, poker masalarinda dik bakisli adamlar, alkolun etkisiyle taskinlik yapmaya niyetli olanlar, yeni dogmus bebegiyle gecenin bir yarisi doyunmaya calisanlarla doluydu.

Ben nedense bu adami Ingiliz saniyordum, Amerikaliymis meger Ukrayna asilli yahudi gocmeni bir aileye mensub. Gorseniz asla 51 yasinda olduguna inanmazsiniz. 12 yasinda numaralarina baslamis. Ara ara kendi hayatindan, dedesinden ne kadar etkilendiginden bahsetti. Prestige filmini izlemistim bir sure once. Illuzyon dunyasini merak edenler icin cok basarili ve tavsiye edilecek bir film. Sanirim Copperfield'i gormek istememde de bir etkisi oldu. Ama acikcasi daha uzun bir program ve daha meshur numaralari gormeyi bekliyordum, biraz o konuda icerigini zayif buldum gosterinin. Denk gelinirse kesinlikle izlenilmesi gereken bir gosteri...

PS: Biz yukardaki gosteriyi izlemedik. Zaten kamera, camcorder'la kayit yasakti. Youtube'deki videolarina baktim da, sanirim hep ayni kiyafeti giyiyor. Bize de mavi gomlek ve beyaz tisortle cikti, neden acaba?

15 Mayıs 2007 Salı

Mini Mini Minnow

Kafam bolunuyor ikiye, uce, bese. Bir yandan hayatin zorunlu kildigi yapmamiz gerekenleri yapma ve yasama telasi, bir yandan ruhumuzu sevdigimiz ve bizi mutlu eden seylerle doldurma icgudusu.


Bir yili askin suredir bizimleydi Minnow. Wiki de diger arkadasi. Kucucuktuler eve geldiklerinde, buyuduler buyuduler sonrasinda, gozle gorulur bicimde hem de. Her aksam sorduk birbirimize kim besledi diye. Onceleri bizim ufakligin goreviydi ama baktik obez olacak ikisi de, ona gozlemci gorevini verdik son zamanlarda. Ve o son zamanlarda Minnow bir kosede durup iyice cekildi hayattan. Once arabanin arkasinda arkadasi Wiki'yle saklambac oynamaktan vazgecti, sonra agirlasti basinin ve govdesinin hareketleri, hatta doktorumuza gosterdik bir de ve o da iyi gormedi durumunu. Evvelki sabah ex oldu Minnow bekledigimiz uzre. Baliklar da kanser olurmus, oyle dedi evin babasi. Gercekten govdesinde extra bir doku olusmustu, gitti aramizdan cennete dogru. Oyle diyor oglan "o simdi cennette" diye.

Yeri bos, gozum ariyor minik tankin yanindan gecerken, bir yandan aklimda hayatin baska dayatmalari varken...

PS: Minnow, kucuk balik turlerine hatta yem olarak kullanilan baliklara verilen isim. Adi ise bizim is yerindeki makinalardan geliyor. Yoksa kendisi alimli, hos bir goldfish'ti.

10 Mayıs 2007 Perşembe

Hos mu Erim?


Bir de gene uzaklardan gelen bir agiz tadim var. Canakkale'den annem gonderdi arkadasimla. Siki siki tembihlediler buzdolabina koymasinlar, sen de koyma diye. Cok sicakta disarda da kalmaz ama 10 gun kadar dayanir. Zaten o kadar kalir mi ki evde? NY'un cheesecake'i varsa, bizim de peynir helvamiz var diyorum.

Savas zamaninda malum tum erkekler evden uzakta. Tek kalan kadin kendine yemek yapar mi, yapmaz, dolabinda peynir ekmek olsun yeter. Derken adam bir aksam cikagelir, kadinin eli ayagina dolasir ve evdeki sutle, irmikle, sekerle bu helvayi yapip kocasinin onune koyar ve tedirgin bir sekilde de sorar sik sik: "Hos mu erim, hos mu erim". Yillar icinde de hosmerim , hosmelim diye yer eder dillerde. Aklimda boyle bir hikaye kalmis uzun zaman once anlatilan, bilmem dogru bilmem egri.

Peynir helvasini evde yapmak zordur, o kivami tutturmak icin isin ehli olmak lazim. Biraz inek biraz keci sutu lazim, az tutmus peynir, olcusunde seker ve irmik. Bir de firinlanmissa himmm degmeyin keyfime. Canakkale'de bizim peynir helvasinin adresi Babalik'tir aklinizda olsun. Ya da Husmenoglu'na gideceksiniz. Olur ya belki yolunuz duser, benim icin de bir lokma atarsiniz agziniza.

Ask Olsun


Arkadasim geldi, bavullar acildi, esyalar cikti ve ben ilk erige saldirdim yemek ustune. Burada olmadigindan midir, mevsimlik oldugundan midir, katur kutur yerken dunyayla iliskiniz kesildiginden midir, bir ask yasiyoruz her bahar bu yesille. Gecen yil da "Ask Yeniden" demistim, bu yil da. Bulursak tadimlik, bir gelen olur ya da biz gidersek doyumluk bir ask yasamaya devam edecegim insallah her zaman bu mevsim. Iste o yuzden baharlar hep guzel ya!!

Her taraf yesillendi, renklendi, seslendi, isildadi. Gunes bir gun profiterol tadinda, bir gun naneli limonata tadinda... Arkadasim bana erik, simit, malta erigi, kiraz, ezine peyniri getirmis, selpaklarimi bile doldurmus bavullara daha ne olsun, ask olsun. Siz oradaki TR'deki dostlar, bizim yerimize bunlardan yemezseniz, siz de ask olsun !

3 Mayıs 2007 Perşembe

Bisiklet Gider, Geriye Ne Kalir



Ne demisler "esegini saglam kaziga baglayacaksin".