Unutkanliginiza kizabilir, son dakika biriken isleri kafanizdan savmak icin daha cok stres olabilir, bir yerlere yetismeye calisirken daha da gec kalabilir hatta 2 saniye ile gideceginiz treni kacirirken kendinize etrafinizdakilere kizmamaniz olasi bile degildir? Ama herseyin bir olus sebebi vardir diye dusunuyorum ben, hele ki son birkac gundur ustuste gelen minik, onemsiz gibi gorunen olaylar hatirlatti bana bunlari.
1 ay once trenle Manhattan'a inerken cantami soyle bir karistirmis, camera'mi aldigimdan emin olmak istemistim. Baktim yerinde. Sonra gelene kadar kitap okudum, indim onumdeki kalabalik yuzunden yonumu degistirmek zorunda kaldim Grand Central'da. Hatta o kadar yogun bir kalabalik vardi ki, onumu kesti, birkac dakika ortada bekledim. Bir yandan da arkadasimla bulusacagimdan acele ediyorum. Derken bir adam geldi yanima, tanidim adami, trende benim parelelimdeki, koridorun diger tarafinda oturmustu. Ben trenden inerken, o hala uyuyordu. Once uyandirmayi dusunmustum ama sonra vazgecmistim. Bana trende birsey unutup unutmadigimi sordu. Once affalladim, cantama baktim ve aaa fotograf makinam yoktu. Adama soyledim, o da rengini ve modelini sorup geri verdi.
Gecen persembe aksami marketten alisveris yaptim, posetleri arabaya yerlestirdim ve alisveris sepetini taaa oradaki aldigim yere birakmak icin yurumeye basladim soylene soylene. Nerdeyse marketin kapisina geri geldim, bu defa kasa kuyrugunda arkamdaki adam benden sonra cikmis yururken bana, aldigim posetlerden birini kasada unuttugumu soyledi. Iceri girdim tin tin ve aldim posetimi. Yolda da yururken iyi ki arabayi o kadar uzaga parketmisim unuttugum poseti almak icin bahane oldu diye dusundum.
Ve sonuncusu...
Cumartesi sabahlari minik oglumuzun yuzme dersi var. Her haftasonu ayni telas yasaniyor. Havlular alindi mi, mayolari kontrol et, yedek kiyafet al, canta nerede gene... derken biz ucu ucuna giriyoruz derse. Bu hafta da bir iki dakika gecikmeyle binaya girdik ki, yangin alarmi calmaya basladi. Mayolu cikan mi istersin havuzdan, islak islak kendini disari atan mi, titreyen cocuklar mi? Itfaiyecilerin ve polislerin bir anda hucum etmeleriyle yasanan kisa bir saskinliktan sonra, sauna odasindaki buhar seviyesinin olagandan fazla oldugu ve bunun da alarmi tetikledigi anlasildi. Biz gec kalmamiza icimizden tesekkur edip iceriye girdik ve ders basladi.
Her sonun yeni bir baslangic, her karanligin isiga giden bir yol oldugunu dusunurse insan, zor durumlari atlatmak icin fena da olmayan bir dusunce tarzi aslinda. Sadece ozunu bildigim karma felsefesi de bunu acikliyor nitekim. Herseyin bir olus sebebi var.
Bundan sonraki unutkanliklarim, elimde olmayan gec kalmalarim, ya da zamanindan cok erken gitmelerim, kasada cikismayan paralarim, arabayi onca mil uzaga parkedip kilometrelerce yurumelerim, hava sicak diye ince bir tisortle cikip sonra donakalmalarim, cep telefonumun sarji bittigi icin kendime kizmalarim ve daha neler neler, bakalim nelerle sonuclanacak. Iste hayatin guzelligi de bu bilinmezliginde.
Rutin giden seyler icin bile umut veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder