3 Ekim 2008 Cuma

Destina ve Diger Kitaplar ...

Milliyet'teki roportajinda okudugum bugun Mine Kirikkanat yeni bir kitap yazmis. Bayilirim onun kitaplarina da, yazarligina da. Ilk Sinek Sarayi ile tanismistim ,sonrasinda ise cikan her kitabini okudum. Vatan'daki yazilarini gunluk takip etmiyorum, cunku Vatan'in sayfa sekli, yazarlara ulasim linkleri bir sekilde beni oraya sik ugramaktan vazgeciriyor, boyle olunca da biriktirip okuyorum.

Bu yaz TR'de kitap ve muzik CD'si alisveris etmeye hic zamanim olmadi. Eskiden Bagdat Caddesi'ndeki Nezih'e ugrardim, sonrasinda cok kirtasiye oldu dukkan -ki kirtasiyeliklere de ayricana bayilirim- ama kitaplari alt kata atmalarini hic icime sindiremedim. Erenkoy'deki D&R da oyle oldu. Aslinda en cok Kadikoy'un kitapcilarini severim. Hani o kosede buyukce bir kitapci ve muzikci vardi ya, Starbucks olmus simdi. Nebis'le orda bulustuk da gordum, icim burkuldu. Arkasindaki dukkanlara bakamadim bile... Kostur kostur bir acele icinde gecti Istanbul. Canakkale'deki Sevgi Kitabevi de kapandi dedi babam, ona da uzuldum.

Artik herseyi internetten alir olduk ama ben Turkce kitaplari, icine bakarak, on ve arka kapaklarini okuyarak, dokunarak, eski okuduklarimla iliskilendirerek almak istiyorum. Zaten tulumba'da aradigim ya olmuyor ya da beklemek gerekiyor, benim de hevesim kaciyor alana kadar.

Okul zamanlarinda Beyoglu'ndaki kitapcilara giderdik bir de cokca. En cok okunanlara goz atar, kitap sayfalarinda 5 dakikalik teneffusler verirdik hayattan.

Isin gercegi insan disarda olunca Turkce okumayi birakiyor ya da birakiyor demiyeyim ama ara veriyor, yavasliyor. Hava kapali gibi, cuma da olmus, bu serin gunlerde tam da okuma zamani.

PS: Var mi bir bilen iTunes gibi bir portal'dan Turkce muzik satin alabilecegim bir yer?

1 Ekim 2008 Çarşamba

Sabah Surprizi-2

Sonra bir de bu mevsimde, dedik Salzburg'a gidelim 9 eylul once. Galiba uzun bir hafta sonuydu, atladik arabaya gittik rezervasyonsuz, otel motel arastirmaksizin... En olmadi cevredeki gasthaus'lardan birinde kaliriz dedik. Aksam gun batarken sehirdeyiz, karnimiz da acikmis ama once otel bulalim dedik. Birkac yere sorduk doluyuz dediler. Hostel'de kalmayi gozumuz yemiyor ama ogrendik ki tek kisilik yer var. Gecelim dedik, gectik. Information'a gittik dediler ki bu hafta kultur festivali var her yer dolu, hic yer yok. Bari birimiz hostel'de uyusun deyip geri donduk ki orasi da kapilmis. Gece bastirmak uzere, etraftaki gausthaus'lar bile dolu. Dolastik dolastik ve artik pes edip bir otelin restaurant'inda karnimizi doyurup bari arabada uyuyalim dedik. Onumuzdeki manzarayi gormuyoruz ama sanki bir ciftlige bakiyor gibiydi... Arkasinin daga baktigi uygun bir park alani bulduk. Duruma bakilirsa baskalari da yer bulamamis, onlar da komsu park alaninda konakliyorlar. Gunduz hava ilik olmasina ragmen gece oyle bir soguk bastiriyor ki... Arabayi mutemadiyen calistirip, isinip, tekrar uyumaya calisiyoruz.

Sabah butun kaslarimiz tutulmus halde uyandik, disari ciktik ve aman Allahim o ne manzara oyle. Abartsiz sanki kartpostal... Onumuzde nefis bir gol, gunes karsidaki ufuk cizgisinden basini cikarmak uzere, arkamizda basi dumanli heybetli bir dag. Nasil da olaganustuydu o goruntu... Ve biz bu ucgenin icinden hic cikmak istemedik dogrusu. Maalesef oranin fotografi yok hafizamdaki resmi haric.

Sonra Salzburg'u gezdik gezdik gezdik ve cok da sevdik. Bir sehir bu kadar mi aristokrat olur, bu kadar mi asil, sade ve $ik durur.

Iste biz manzara kesfetmek istedigimizde hic konaklama rezervasyonu filan yaptirmiyoruz. Surpriz olsun :)