6 Mart 2006 Pazartesi

Chicago ve Motorola Kampusu

Yapilacak sey cok olunca zaman hizli geciyor. Gecen hafta 2 gunluk bir toplanti icin Motorola'nin Chicago'daki kampusune gittim. Kampus diyorum ama ciddi buyuk bir yer. Ilinois gibi kuzey Amerika'daki eyaletler cok duz, baktiginiz zaman ufuk cizgisinin yerle kesistigi yeri gorebiliyor insan. NY gibi engebeli, inisli cikisli bir yerden gelince ilk dikkatimi ceken bu oluyor. Sehrin merkezi bana NY'u hatirlatiyor. Daha duzenli, daha kompakt, daha kucuk.

Bizim sirketin HW ve SW vendor'i Motorola ve benim gunumun buyuk cogunlugu onlarla calismakla geciyor. Uzun suredir tanidigim yuzler ve telefonda birlikte oldugum insanlarla, gelecek yil bize deploy edilecek programlarin tanitimi ve beyin firtinasi yapildi. Hangi ozellikler eklenmeli, hangi spect'ler hangi fonksiyonu yerine getiriyor, sorular, istekler gibi guzel konular tartisildi ve aksaminda da disarida yemek yenildi. Ilk aksamki yemegi kacirdim cunku ucagim gecikti NY'ta ve ben gruba yetisemedim.

Motorola'nin ana kampusu Schaumburg, IL'de, Chicago'ya yarim saat uzaklikta bir suburb'de. Etraf goz alabildigine teknoloji sirketi dolu. Motorola etraftaki ana isveren olmali cunku sirf ana kampuste 15bin insan calisiyor diye soylediler. Kapsadigi alan, Ckale'nin sehir yuz olcumu kadar buyuk geldi bana. Muhtelif binalar, yonetim ana binasi, Galvin Center, icinde muze, birkac kafeterya, gym, konferans salonlari, calisanlarin binalari vs. derken surekli bir hareketlilik var. Okul gibi bir yer aslinda. Hani gozlerimi kapatip beni buraya getirseler once kendimi Cin'de sonra da Hindistan'da bir universitede sanirim. Teknolojistlerin buyuk cogunlugu Cinli, kalani Hintli, yoneticiler de beyaz Amerikali. Bas donduren hizda akan bir enerji var. Ana kampus disinda etrafa serpistirilmis onlarca binada da Motorola'nin genis M logosu goruluyor.

Gelelim Chicago'ya... Bir kere Michigan Golu kenarinda nefis bir sehir. Diger Amerikan sehirlerinin tersine insanlarin sehirde yasamayi tercih ettikleri bir yer. Bu yuzden trafik is saatlerinde sehre dogru kalabaliklasiyor ya da azaliyor (gideceginiz yone bagli). Sehir merkezinde caz dinleyip yemek yiyebileceginiz guzel restaurantlar var. Kis olunca her yer insana gri gorunuyor. 6 yil once ilk egitime gittigimde gezmistim uzunca. Bot gezisi, sehir turu, Sears tower (ustundeki anten uzunluguyla birlikte sanirim hala Amerika'nin en yuksek binasi) gibi sehrin ana noktalarini kesfettikten sonra, yillik seyahatlerde ayni seyleri yapmak pek cazip gelmiyor artik. Takdir ettigim, guzel isleyen bir havaalani var. Ozellikle WC'leri temiz ve klozetlerinde her kisiye gore otomatik dispose olan plastik cover'lar var. Terminaller birbirine bagli, istenirse yurunebilir. Havaalanindaki yemek cesitleri fast food'la sinirli degil. Guzel restaurantlar, kafeler mevcut. "Windy City" diye bilinen Chicago bu yil bence bu sifatini NY'a kaptirdi. NY'ta ucaktan indim disariya cikacagim, Tanrim ruzgar o kadar siddetliydi ki yuzum felc oldu sandim. Bir ic deniz olarak da anilan Michigan Golu'nde her turlu deniz sporlari yapiliyor. Jackal filmini hatirlayanlar bilir, Mr. Jackal Kanada'dan Chicago'ya gelirken sehir o kadar guzel goruntulenmisti ki, sehir aklimda gorulmesi gereken bir yer olarak kaldi. Bir de sik sik filmlerde filan gorursunuz, apartmanlarin arasindan, yuksek raylardan giden bir metrosu var. Insana asansorde yatay gitme hissi uyandiriyor.

Bir de Chicago benim icin, 96 yilinda is teklif edilen 3 sehirden biri olarak kisisel tarihime gecmis ama isminden baska ici sadece boyle seyahatlerle doldurulan bir sehir olarak orada oyle duruyor.

Velhasil, dondum gene kurkcu dukkanina, islerin basina, hayatin akisina...

Hiç yorum yok: