Sonra bir de bu mevsimde, dedik Salzburg'a gidelim 9 eylul once. Galiba uzun bir hafta sonuydu, atladik arabaya gittik rezervasyonsuz, otel motel arastirmaksizin... En olmadi cevredeki gasthaus'lardan birinde kaliriz dedik. Aksam gun batarken sehirdeyiz, karnimiz da acikmis ama once otel bulalim dedik. Birkac yere sorduk doluyuz dediler. Hostel'de kalmayi gozumuz yemiyor ama ogrendik ki tek kisilik yer var. Gecelim dedik, gectik. Information'a gittik dediler ki bu hafta kultur festivali var her yer dolu, hic yer yok. Bari birimiz hostel'de uyusun deyip geri donduk ki orasi da kapilmis. Gece bastirmak uzere, etraftaki gausthaus'lar bile dolu. Dolastik dolastik ve artik pes edip bir otelin restaurant'inda karnimizi doyurup bari arabada uyuyalim dedik. Onumuzdeki manzarayi gormuyoruz ama sanki bir ciftlige bakiyor gibiydi... Arkasinin daga baktigi uygun bir park alani bulduk. Duruma bakilirsa baskalari da yer bulamamis, onlar da komsu park alaninda konakliyorlar. Gunduz hava ilik olmasina ragmen gece oyle bir soguk bastiriyor ki... Arabayi mutemadiyen calistirip, isinip, tekrar uyumaya calisiyoruz.
Sabah butun kaslarimiz tutulmus halde uyandik, disari ciktik ve aman Allahim o ne manzara oyle. Abartsiz sanki kartpostal... Onumuzde nefis bir gol, gunes karsidaki ufuk cizgisinden basini cikarmak uzere, arkamizda basi dumanli heybetli bir dag. Nasil da olaganustuydu o goruntu... Ve biz bu ucgenin icinden hic cikmak istemedik dogrusu. Maalesef oranin fotografi yok hafizamdaki resmi haric.
Sonra Salzburg'u gezdik gezdik gezdik ve cok da sevdik. Bir sehir bu kadar mi aristokrat olur, bu kadar mi asil, sade ve $ik durur.
Iste biz manzara kesfetmek istedigimizde hic konaklama rezervasyonu filan yaptirmiyoruz. Surpriz olsun :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder