Ben hala gittigim yerlerden kafaca gelmeye calisiyorum. Avrupa'ya gitmek icin en guzel zaman bu zaman. Noel isiklari, suslenmis caddeler, binalar, sicak sarap icilip sosis yenen Noel pazarlari, dukkanlarda siralanmis cesit cesit cukulatalar, donen atli karincalar, bir insan kalabaligi ve beni icimi mutlu eden, soguk olacagini umdugum ama sicacik gecen bi 10 gun ... Amerika hala krizle ugrasa dursun geleyim mi dedim, gel diyen can kuzusu kiz kardes ve 3. sortie ile ben kendimi Frankfurt'ta buluyorum. Bu sanirim 5. Almanya cikarmam ve bir surprizle Municigim, ben de geliyorum demez mi. Daha onceki Almanya seyahatlerimde hava cok soguktu hatta karliydi. Sicak sarap icerken nefesimizi goruyorduk. Bu defa hazirlikli olayim diye kar pantolonu, kayak coraplariyla dort dortluk gidiyorum ama ben havami alayim diye havalar nefis guzel, sicak kazaklarin, kalin coraplarin icinde pise pise dolasiyoruz 3 hatun Fulda, Frankfurt, Darmstadt, Nurnberg sokaklarinda.
Bazi gunler Thelma ile Louisse olduk Municimle, cogu zaman kardescim de katildi bize. Frankfurt'un altini ustune getirdik; Modern Sanatlar muzesi, Goethe'nin evi, 18. yy'dan kalma Yahudi Getto'su, eski Opera binasi o kilise bu katedral derken gel diyorum Muni'ye geyik eti yiyelim. Baska bir gun Wurz sosisle patates kizartmasi yiyip biralarimizi iciyoruz. Bir gun gel Schnitzel yiyelim, yaninda da Radler iyi gider dedik. Sonraki bir aksama kardescigimin 30. yas gununu kutlamak icin ormana bakan otantik bir Alman restauranina Pfeffer Steak zevkimi saklamistim. Yaninda saraplarimiz nefis gitti, ustune de serinlemek icin Radler'leri diktik gene. Gurmelikde ustumuze yok, birgun Patlican Snitzel bile deniyoruz :)
Dukkanlara girip ciktikca cukulata canavarina donuyoruz. Onu gordun mu, bunu da alalim, Allah'im ben bunu da tatmaliyim, benim ufakliklar bayilacak sunlara, Burak likorlu de istedi, kahveliyi unutma, aaa bu markayi hic duymamistim derken bir bavul doluveriyor. Evde getirdiklerime bakiyorum hala az geliyor aldiklarim, aklimda marketlerde gorup de tadamadiklarim var...
Nurnberg'e gidiyoruz maaile, kardesim ve ailesi, biz de Thelma ve Loiuse olarak katiliyoruz Muni'yle. Yolda giderken kaymak gibi akan Alman otobanlarinin keyfini cikariyoruz. Ben hizi sevmem, korkarim da ama 200km'ye yaklasan ibre ile sanki yag gibi kayiveriyoruz yolllarda. Nurnberg Avrupa'da en buyuk Noel pazari ile unluymus bir de Lebkuchen denilen Amerika'daki cookie'lere benzer kurabiye ile. Sehir merkezine gitmeden once simdi Dokumantasyon Merkezi denilen, Hitler zamanindaki Sosyalist Partinin mitinglerinin yapildigi 50bin kisilik binadayiz. Savasta bina yikilmis tabii, kalintilarina ekleme yapilmis su haliyle. Belgesel niteliginde Almanya'nin 1. Dunya Savasi'ndan sonraki doneminden baslayarak, Hitler'in yukselisi, savasa girmesi, savas sonrasi yargilanmalarin yapildigi Nurnberg durusmalarina kadar kisa film gosterileri, maketler, belgeler ve duvardaki resimlerle tarihi izliyoruz. Asil amacimiz 600 no'lu salonun oldugu Nurnberg durusmalarinin yapildigi yere gitmekti ama Aralik ve Ocak'ta kapaliymis bu yil, maalesef olamadi.
Nurnberg eski bir sehir. 700 yillik bira mahzeninden tutun da, orta cagdan kalan hapishaneye, sehri merkezden cevreleyen surlardan tepedeki katedrale kadar buram buram tarih kokuyor. Bayiliyorum bu sehre... Sehir merkezi ana baba gunu gibi. Herkes Noel pazarinda, cogu stantlarin onunden bile gecemedik kalabaliktan. Hava -2C gibi, hatta Fulda cikisinda kar bile vardi yerlerde ama hala kar pantolonu giymek icin ilik bir hava. Aileler cocuklarini sikica sarip sarmalamislar. Yuzlerini saran kar maskeleri, termal pantolonlar, yun kazaklarin icindeki cocuklar pusetlerinde otururken, anne-babalar Gluhwein'larini icip arkadaslariyla sohbet ediyor. Tam bir bayram havasi, yaklasan Noel'e ve yilbasina hazirlik, yeni bir yila ahoy demenin seremonisi...
Darmstadt yollari tastan diye trene atliyoruz gene. 130bin nufuslu cok buyuk olmayan ama gezmek icin yeterince ilginc yerlere sahip bir sehir. Spiral Building, Matilden Hohen, Darmstadtium, Luisen Platz, Schloss, Rathaus, Teknik Universite ... Gez gez ayaklarimiz buyuyor hissediyorum.
Gidip gezmedikce, yasamadikca anlatmak da cok sey ifade etmiyor sanki. Buralari gezerken Londra ve Paris'i dusunuyorum, Berlin, Madrid ve Prag da cok keyifli olmali diyorum. Sanirim tum Avrupa yilbasi onceki baska guzel oluyor. 10 yil once Avrupa'dan Amerika'ya tasinirken kaz cigerli durumlerimizi yiyip, icimizi sicak iceceklerle isitirken acaba 10 yil sonra ne yapiyor olacagiz demistik. Eski yerlere seyahat bir nevi kisisel tarihine de yolculuk. Eksilen ve artanlarla kisisel hesaplasma da ayni zamanda. Bir yili daha kapatirken yeni yasanacaklarin heyecani, yapilamamislarin buruklugu ama gene de en cok heyecan ve merak, acaba neler olacak, hayat neler getirecek sorgulamasi.
Gelecek sefere kadar Tschüß Almanya!!
PS: 2005'deki gezi notlarindan
http://troywind.blogspot.com/2005/12/2005-almanya-gezisi.html
http://troywind.blogspot.com/2005/12/almanya-gezi-notlarina-devam.html