Carnegie Mellon'da Bilgisayar Bilimlerinde Profesordu. Gecen hafta 47 yasinda pankreans kanserinden oldu. Ogrencilerine verdigi SON DERS isimli prezentasyonu, yasama dair oylesine anlamli mesajlar tasiyor ki, mutlaka izlemek lazim.
28 Temmuz 2008 Pazartesi
24 Temmuz 2008 Perşembe
Bu Yazin Trendleri
- I for Iphone 3G - 3 kez 2 Apple dukkanina gidilir. Onumde en az 40-50 kisi vardi her defasinda. Hat almazsan telefon da yok.
- B for Batman - Izlemedim amma cekimler nefismis.
- B for BMW - 6 serisi yeni BMW'yi gordunuz mu? State of Art baska birsey degil. Muhendislik harikasi her urunu cok takdir ederim.
- E for Economy - Durum kotu, hem de pek cok. Ardarda batan bankalar, ev piyasasi, issizlik artisi, artan petrol fiyatlari = Pek cok kotu Ekonomi
- R for Recession - Hala resesyonda miyiz degil miyiz tartismasi yapiladursun, bal gibi resesyon yasaniyor iste. Bakiniz ust maddeye.
- O for Obama - Change Change diye basimizin etini yiyedur. Baskan secilene kadar destekliyoruz, ondan sonra hesap sorucaz ona gore.
- L for Lost - Tamam tamam bu gecen sezonun TV fenomeniydi ama sezonu yakalamak isteyenler icin gene de listeye girer dedim.
- M for Mehmet Oz - Adam hiperaktif, her yerde valla. Oprah'da, Discovery'de, bizim burda seminerde, TR'de tekne gezisinde. Kitaplari da bestseller'de.
- C for Coldplay - Yaz basi cikan yeni albumu guzel mi guzel.
- A for Anjelina Jolie - Yeni dogan ikizlerle birlikte 6 cocuk + Brad = Daha ne olsun, showbiz seni Tanrica ilan etti bile.
23 Temmuz 2008 Çarşamba
Yaz Sicagi
Bu yaz Florida'ya benzedi buralar. Sicak, nem ve hoop ustune yagmur. Gene birkac gun gunes, sicak ve nem ... aman aman sikayetci degilim, sogugu nasil doya doya yasiyorsak kisin, yaz guzel geliyor sonrasinda bana. Sadece tek istegim hafta sonu sabahtan yagmur olmasin yerde.
Genelde pazar sabahlari Tony'le bulusup tenis oynuyoruz. 8'de ise gidemiyorum ama tenis olunca durum baska tabii. Tony'i zaten yillardir taniyoruz; ben, Burak bizim cocuklar. Her daim hal hatir sorar, cok kibar ve nazik olmasinin otesinde, politika ve gundemle hayli ilgilidir. Biraksak tenisin yaninda saatlerce baska seylerden de uzun uzun konusabiliriz. Evvelki hafta "evdekiler nasil" dedi. "Iyi" dedim, "belki yetisebilirlerse gelecekler" dedim. Malum etrafta cocuklari birabilecegimiz anane-babaanne-teyze-hala yok. "Bu ulkede yasamanin en zor tarafi bu dedigimde", kendi cocuklugundan birkac anekdot anlatti. Sonra bir sekilde yas konusuna geldi konu, oglu 35'indeymis. Alla alla bu adamin o kadar kocaman oglu mu var diye dusununce (ben 20 kusur yasinda bekliyordum), biliyor musun ben agustosta 71 olacagim dedi.
Ilk hissiyatim hafif bir sok oldu. Tamam 60 kusur yasinda bekliyordum da, 71'ini devirmis bir adam da beklemiyordum dogrusu. Bizdeki yasli anlayisina mutakabil, ne siyatik agrilarindan sikayet ediyor, ne tansiyonu, ne eklem agrilari var. Hafta ici yaz okulunda minik cocuklara tenis dersi veriyor, hafta sonu sabah 6:30'dan itibaren hemen her saati dolu. Ve tenisi eften puften degil, harbiden siki oynuyor tam 10 yasindan beri. Tenis ogretmenligi yapmis okullarda. Lokal kluplerin yarismalarina katilmis, tonlarcasini da kazanmis gencliginde. Sik sik uzak dogu felsefesi ve disiplini uzerine konusuruz. Tai Chai'ye baslamak istedigini soyluyor -zaman bulursa-.
Bayiliyorum boyle insanlara. Yaslansa bile hareketten ve dunyadan kopmayan insanlara. Yillar once trenle Isvicre'ye giderken Viyana'dan, bir tren dolusu yasli morikusla seyahate ediyorduk. Malum Avrupa insani yasli ama aklimda kalan en guzel goruntu, belki 90'ini gecmis bir kadinin buyutecle kitap okumasiydi.
Burak'a dedim ki "benim bucket list'imde Tony gibi yasladigimda bile tenis oynamak var". Istedikten sonra ne careler tukeniyor, ne de enerji bitiyor degil mi?
Genelde pazar sabahlari Tony'le bulusup tenis oynuyoruz. 8'de ise gidemiyorum ama tenis olunca durum baska tabii. Tony'i zaten yillardir taniyoruz; ben, Burak bizim cocuklar. Her daim hal hatir sorar, cok kibar ve nazik olmasinin otesinde, politika ve gundemle hayli ilgilidir. Biraksak tenisin yaninda saatlerce baska seylerden de uzun uzun konusabiliriz. Evvelki hafta "evdekiler nasil" dedi. "Iyi" dedim, "belki yetisebilirlerse gelecekler" dedim. Malum etrafta cocuklari birabilecegimiz anane-babaanne-teyze-hala yok. "Bu ulkede yasamanin en zor tarafi bu dedigimde", kendi cocuklugundan birkac anekdot anlatti. Sonra bir sekilde yas konusuna geldi konu, oglu 35'indeymis. Alla alla bu adamin o kadar kocaman oglu mu var diye dusununce (ben 20 kusur yasinda bekliyordum), biliyor musun ben agustosta 71 olacagim dedi.
Ilk hissiyatim hafif bir sok oldu. Tamam 60 kusur yasinda bekliyordum da, 71'ini devirmis bir adam da beklemiyordum dogrusu. Bizdeki yasli anlayisina mutakabil, ne siyatik agrilarindan sikayet ediyor, ne tansiyonu, ne eklem agrilari var. Hafta ici yaz okulunda minik cocuklara tenis dersi veriyor, hafta sonu sabah 6:30'dan itibaren hemen her saati dolu. Ve tenisi eften puften degil, harbiden siki oynuyor tam 10 yasindan beri. Tenis ogretmenligi yapmis okullarda. Lokal kluplerin yarismalarina katilmis, tonlarcasini da kazanmis gencliginde. Sik sik uzak dogu felsefesi ve disiplini uzerine konusuruz. Tai Chai'ye baslamak istedigini soyluyor -zaman bulursa-.
Bayiliyorum boyle insanlara. Yaslansa bile hareketten ve dunyadan kopmayan insanlara. Yillar once trenle Isvicre'ye giderken Viyana'dan, bir tren dolusu yasli morikusla seyahate ediyorduk. Malum Avrupa insani yasli ama aklimda kalan en guzel goruntu, belki 90'ini gecmis bir kadinin buyutecle kitap okumasiydi.
Burak'a dedim ki "benim bucket list'imde Tony gibi yasladigimda bile tenis oynamak var". Istedikten sonra ne careler tukeniyor, ne de enerji bitiyor degil mi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)