Uzun zamandir sonbahar moduna girmeye calisiyorum. Ne soguyan havalara, ne bitmeyen ruzgara, ne Halloween geliyor diye etraftaki dekorlara ve hatta 1 ay once Macy's'e konulan Xmas suslerine, ne de dokulen yapraklara, renk degisimlerine alisabildim. Bir tarafim, buyukce bir tarafim bunu redderden dun aksam isten eve gelirken artik havanin aydinlik olmadigini farketmek oldu sonbaharin coktan gelmis de benim zamanla yeni senkronize oldugum.
Gecen yil da benzer seyleri dusunmustum bu zamanlar. Cunku gelismis Bati toplumlarinda yasamak bazen CD dinlemek gibi. Bir sure sonra CD'deki track'leri ve biri bitmeden hangisinin gelecegini beyin otomatik olarak dikte ediyor kendine. Ister katilin, ister seyredin ama buradaysaniz, biliyorsunuz ki yapraklar sararacak, gunesin muhtesem ton degisimleri dogaya isil isil yansiyacak, balkabaklari kapi onlerinde nobet tutacak ekim boyunca, sonra tum hiziyla insanlar, sistem, yasam Holiday donemine girecek. Once Sukran gunu, sonra Christmas'la yeni yili bulacagiz. Yeni dilekler tutulup, ustune cizik atamadigimiz listemiz yenilenecek ve ucundan bahar sizintilariyla gene baska tatil planlari baslayacak.
Anlasildi ben biraz radyo dinlemeliyim...
31 Ekim 2006 Salı
30 Ekim 2006 Pazartesi
Truva, Troia, Wilusa, Ilium, Ilion, Ilios
Simdi bir de Canakkale'li olarak Truva'ya kadar gitmisken orayi da yazmamak olmaz. Assos'dan donerken hadi bir de Truva yapiverelim dedik yolumuzun ustunde.
Bazen dusunuyorum, sehrin yarim saat uzakliginda M.O. 3000'dan kalma bir sehir var. Insan herhalde surekli icice yasayinca kaniksiyor ve elindekinin degerini bilmiyor mu ne, ama oyle boyle degil, taa 5000 yil oncesinde kurulmus bir sehrin kalintilarina sahipsiniz. Bu muhtesem, olaganustu degil de nedir peki? Bu 3. gidisimdi Truva'ya. Kapanisa da az vardi ama gene de turumuzu tamamladik. Yanimizda rehber esliginde Almanlar, Ingilizler, Amerikalilar vardi cokca. Tur otobusleri de artik son duraklarini yapiyordu gun batmadan once.
Gelelim buradaki kazi calismalari tarihcesine.
Ilk olarak Heinrich Schlieman adli bir arkeolog ve tuccar Alman tarafindan Homeros'un Ilyada eseri referans alinarak Hisarlik tepesinde Truva'nin aranmasi karariyla baslamis. 1865-1868 yillari arasinda Frank Calvert ilk kazi calismalarina baslayip Hisarlik'in yapay bir tepe oldugunu farketmis.
1.- 9. Kazi Calismalari: Ilk buyuk captaki kazilar 1871-1894 arasinda Heinrich Schlieman tarafindan yapilmis. Sehrin katmanlarda olustugu, kalintilar arasindaki canak comleklerin gruplara ayrilmasi yanisira cok sayida eser yurtdisina kacirilmis. Schlieman'in olumundan sonra bayragi Wilhelm Dorpfeld alir. 1893-94 arasinda tabakalanma uzerinde calismalar yapilir. Zira bugunku kalintilara bakildiginda sehir ustuste kurulmus sekildedir. Bolgeden o donemde elde edilen eserler Istanbul, Atina ve Berlin'e gonderilmis. 2. Dunya Savasi sirasinda Almanlar Berlin'dekilerin yarisini Moskova ve St. Petersburg'a goturmusler ancak yarisi ya kaybolmus, ya da tahrip olup yokolmus.
10. - 16. Kazi Calismalari: 1932 -1938 arasinda 17 kazi calismasi yapilmis bolgede Amerikali Carl Blegen tarafindan. Bu calismalar sirasinda yakin cevrede de kazilar yapilmis.
17. Kazi Calismalarindan gunumuze: 1988 yilinda Manfred Korfman baskanliginda Alman, Turk ve Amerika'nin katildigi bir heyet ile kazilara 50 yil sonra tekrar baslanmis ve her yil yazin devam ediyormus. Elde edilen buluntular da Canakkale Muzesi'nde sergileniyormus.
Truva tarih itibariyle M.O. 3000'da kurulmus.
Troy I - V diye adlandirilan donemde Truva Ege'den Karadeniz'e giden ticari gemileri kontrol eden bogazda onemli bir kavsak sehri.
Troy VI M.O. 1300 yillarinda depremle yokolmus ve o doneme iliskin sadece bir ok ucu bulunmus kazilarda.
Troy VII kendi arasinda 3 doneme ayriliyor. M.O. 1300 - M.O. 950 donemini kapsayan yillarda savas kalintilari, yangin izleri, insan iskeleti kalintilari bulunuyor. Homeros'un Truva'si Iliyada'da sik sik bahis konusu olur. Zaten bu sehri ilk aramaya sevk eden de bu eserdir.
Troy VIII M.O. 700 yillarinda kurulmustur. Dogal afetlerle sehir gene yokoluyor.
Troy IX bu bolgede Roma Imparatoru Augustos tarafindan kurulmus son sehirdir. Augustos zamaninda altin cagini yasiyor ve Konstantinapol'un Dogu Roma Imparatorlugu'nun baskenti oluncaya kadar donemde hayli onemli ticari bir sehir rolu var, ancak Bizanslilar zamaninda yavas yavas sehir sonup, yokoluyor.
Buradaki at sanatci Izzet Senemoglu tarafindan 1975'te yapilimis. Bir de Ckale'de sahilde Troy filminde kullanilan at var, 2 yilligina sehre kiraya verilen, o baska. Yandaki kedi de 5000 yildir uyuyormus, uyandirmaya kiyamadik :)
Bu arada post'un basligindaki Troia, Wilusa, Ilion ... hepsi bugunku Truva'nin gecmis zamanlardaki ismi.
Bazen dusunuyorum, sehrin yarim saat uzakliginda M.O. 3000'dan kalma bir sehir var. Insan herhalde surekli icice yasayinca kaniksiyor ve elindekinin degerini bilmiyor mu ne, ama oyle boyle degil, taa 5000 yil oncesinde kurulmus bir sehrin kalintilarina sahipsiniz. Bu muhtesem, olaganustu degil de nedir peki? Bu 3. gidisimdi Truva'ya. Kapanisa da az vardi ama gene de turumuzu tamamladik. Yanimizda rehber esliginde Almanlar, Ingilizler, Amerikalilar vardi cokca. Tur otobusleri de artik son duraklarini yapiyordu gun batmadan once.
Gelelim buradaki kazi calismalari tarihcesine.
Ilk olarak Heinrich Schlieman adli bir arkeolog ve tuccar Alman tarafindan Homeros'un Ilyada eseri referans alinarak Hisarlik tepesinde Truva'nin aranmasi karariyla baslamis. 1865-1868 yillari arasinda Frank Calvert ilk kazi calismalarina baslayip Hisarlik'in yapay bir tepe oldugunu farketmis.
1.- 9. Kazi Calismalari: Ilk buyuk captaki kazilar 1871-1894 arasinda Heinrich Schlieman tarafindan yapilmis. Sehrin katmanlarda olustugu, kalintilar arasindaki canak comleklerin gruplara ayrilmasi yanisira cok sayida eser yurtdisina kacirilmis. Schlieman'in olumundan sonra bayragi Wilhelm Dorpfeld alir. 1893-94 arasinda tabakalanma uzerinde calismalar yapilir. Zira bugunku kalintilara bakildiginda sehir ustuste kurulmus sekildedir. Bolgeden o donemde elde edilen eserler Istanbul, Atina ve Berlin'e gonderilmis. 2. Dunya Savasi sirasinda Almanlar Berlin'dekilerin yarisini Moskova ve St. Petersburg'a goturmusler ancak yarisi ya kaybolmus, ya da tahrip olup yokolmus.
10. - 16. Kazi Calismalari: 1932 -1938 arasinda 17 kazi calismasi yapilmis bolgede Amerikali Carl Blegen tarafindan. Bu calismalar sirasinda yakin cevrede de kazilar yapilmis.
17. Kazi Calismalarindan gunumuze: 1988 yilinda Manfred Korfman baskanliginda Alman, Turk ve Amerika'nin katildigi bir heyet ile kazilara 50 yil sonra tekrar baslanmis ve her yil yazin devam ediyormus. Elde edilen buluntular da Canakkale Muzesi'nde sergileniyormus.
Truva tarih itibariyle M.O. 3000'da kurulmus.
Troy I - V diye adlandirilan donemde Truva Ege'den Karadeniz'e giden ticari gemileri kontrol eden bogazda onemli bir kavsak sehri.
Troy VI M.O. 1300 yillarinda depremle yokolmus ve o doneme iliskin sadece bir ok ucu bulunmus kazilarda.
Troy VII kendi arasinda 3 doneme ayriliyor. M.O. 1300 - M.O. 950 donemini kapsayan yillarda savas kalintilari, yangin izleri, insan iskeleti kalintilari bulunuyor. Homeros'un Truva'si Iliyada'da sik sik bahis konusu olur. Zaten bu sehri ilk aramaya sevk eden de bu eserdir.
Troy VIII M.O. 700 yillarinda kurulmustur. Dogal afetlerle sehir gene yokoluyor.
Troy IX bu bolgede Roma Imparatoru Augustos tarafindan kurulmus son sehirdir. Augustos zamaninda altin cagini yasiyor ve Konstantinapol'un Dogu Roma Imparatorlugu'nun baskenti oluncaya kadar donemde hayli onemli ticari bir sehir rolu var, ancak Bizanslilar zamaninda yavas yavas sehir sonup, yokoluyor.
Buradaki at sanatci Izzet Senemoglu tarafindan 1975'te yapilimis. Bir de Ckale'de sahilde Troy filminde kullanilan at var, 2 yilligina sehre kiraya verilen, o baska. Yandaki kedi de 5000 yildir uyuyormus, uyandirmaya kiyamadik :)
Bu arada post'un basligindaki Troia, Wilusa, Ilion ... hepsi bugunku Truva'nin gecmis zamanlardaki ismi.
Assos
Gozlerimi kapiyorum ve bir tepenin ustunde, buyukce, denizi goren bir yer hayal ediyorum. Karsida adalar, yar gibi yukselen dagin eteklerindeki sahile yanasmis tekneler, Marmara'nin Ege'ye derin, uzun, mavi ve ruzgarli eteklerini savurarak acildigi ilk nokta burasi. Bir yanin denizle kucaklasacak kadar icice iken, diger yanin asagida minik catilar altidaki ahaliyi tepeden gorecek kadar azman. Simdi ben gozumun onunde boyle bir manzara canlandirirken, orada o zamanlar yasamak nasil olmali diye dusunuyorum. Eee sene M.O. 348'ler filan. Buyuk dusunur Aristo var, ilk felsefe okulu kuruluyor, Kral Hermenias etrafina tum filozof ve sanatcilari cagirmis Assos'a.
Assos'un gordugu gorecegi zaten Kral Hermenias donemindeki ihtisami olmus. Karsida Midilli Adasi ya da zamanindaki ismiyle Lesvos'dan gelen kolonistler kurmuslar burayi M.O. 8. yuzyilda. Kral Hermenias, etrafindaki entellektuel takima cok onem vermis ve sik sik filozoflari, sanatcilari cagirmis. Iste Aristo da o zamanlarda Assos'a geliyor ve 3 yil kaliyor hatta ilk felsefe okulunu da burada aciyor. Sehir sonra Perslerin eline gecmis (MO 342) , ancak bir sure sonra Buyuk Iskender, (Alexandar the Great) olarak bilinen Makedon krali tarafindan M.O.'de 334'te isgal edilmis ve sonraki zamanlarda baska hukumdarliklarin egemeligine girerek etkisini yavas yavas kaybetmis.
Ilk '94'te gitmistim Assos'a. O zaman da yolda giderken bobrek taslarinizi dusurecek kadar sallantili bir 19km'lik Ayvacik-Behramkale arasi yol takibediyordunuz, simdi de. Sahile eklenen uc-bes otel ve lokanta haricinde ben pek bir degisiklik goremedim etrafta. Zaten o kadar daracik bir alana sikismis ki sahil, ne konut yapimi ne de genisleme anlaminda yeterli bir alana sahip degil.
Once sahile inip etrafi kesfettik, yedik, ictik, dinlendik sonra da donuste Behramkale'ye ciktik. Ege'ye bakan o manzara simdi gozumu kapayinca yukarda tasvir ettigim hayali getiriyor gozlerimin onune. Kaleye giriste simdi camiye donusturulmus bir kilise var. Kalenin icinde bir de Athena tapinagi var M.O. 530'da yapilma.
Hayalimden gecen iste oyle bir tepede yasama istegi, denizi, maviyi goren, bulutlara yakin, gunesle dogup, ayla batan bir yerde ...
Assos'un gordugu gorecegi zaten Kral Hermenias donemindeki ihtisami olmus. Karsida Midilli Adasi ya da zamanindaki ismiyle Lesvos'dan gelen kolonistler kurmuslar burayi M.O. 8. yuzyilda. Kral Hermenias, etrafindaki entellektuel takima cok onem vermis ve sik sik filozoflari, sanatcilari cagirmis. Iste Aristo da o zamanlarda Assos'a geliyor ve 3 yil kaliyor hatta ilk felsefe okulunu da burada aciyor. Sehir sonra Perslerin eline gecmis (MO 342) , ancak bir sure sonra Buyuk Iskender, (Alexandar the Great) olarak bilinen Makedon krali tarafindan M.O.'de 334'te isgal edilmis ve sonraki zamanlarda baska hukumdarliklarin egemeligine girerek etkisini yavas yavas kaybetmis.
Ilk '94'te gitmistim Assos'a. O zaman da yolda giderken bobrek taslarinizi dusurecek kadar sallantili bir 19km'lik Ayvacik-Behramkale arasi yol takibediyordunuz, simdi de. Sahile eklenen uc-bes otel ve lokanta haricinde ben pek bir degisiklik goremedim etrafta. Zaten o kadar daracik bir alana sikismis ki sahil, ne konut yapimi ne de genisleme anlaminda yeterli bir alana sahip degil.
Once sahile inip etrafi kesfettik, yedik, ictik, dinlendik sonra da donuste Behramkale'ye ciktik. Ege'ye bakan o manzara simdi gozumu kapayinca yukarda tasvir ettigim hayali getiriyor gozlerimin onune. Kaleye giriste simdi camiye donusturulmus bir kilise var. Kalenin icinde bir de Athena tapinagi var M.O. 530'da yapilma.
Hayalimden gecen iste oyle bir tepede yasama istegi, denizi, maviyi goren, bulutlara yakin, gunesle dogup, ayla batan bir yerde ...
26 Ekim 2006 Perşembe
Hapsuu Demeden Once Bir Paket Kleenex
Gecen yil da gormustum, es gectim yanindan. Iddiasi "%99.9 oraninda grip ve nezle viruslerini oldurur". Malum sonbahardayiz ve etraf aksiran, oksuren, burnu akan, gozu sulanan insanlarla dolu. Beni odum kopar grip olmaktan. Gelince gitmez, gidince cocuga, esine gecer, gec kaldiktan sonra icilen ihlamur, alinan vitamin ve ilaclarin etkisiyle sersem bir basagrisi ve burun tikanikligi ve "keske grip asisi olsaydim" yakinmalariyla ne zaman gececek bu lanet sey der dururuz.
Iste Kleenex %99.9 grip viruslerini oldurur iddiasiyle beni bu yil hemen fethetti. Iki masa otemde cigerleri parcalanircasina oksuren arkadas gecti hemen gozumun onunden ve hemen 1 paket aliverdim elime. Kutunun altinda yazan iddiasi su: Rhinoviruses Tip 1A ve 2 (nezleye sebep olan virusler), Influenza A ve B tipi virusleri (gribe sebep olan virusler) ve Respiratory Synctial viruslerini (solumum yollari enfeksiyonu virusu) kagit mendil uzerindeki kucuk mavi noktalarin icindeki etken maddesi ile 15 dakika icinde etkisiz hale getiriyormus.
Icindekiler sunlar. Sitrik asit (%7.51), sodyum laurik sulfat (%2.02) ve hareketsiz (inert)maddeler (%90.47). Sitrik asit limonda yok mu? O zaman limonla ellerimizi ovusturmak da belki benzer islevi yerine getirir.
Buradaki zimpara kalitesinde canta kagit mendillerine karsin -ah nerde bizim Selpaklar- masa kagit mendilleri inanilmaz sasirtici. Bir de gecen gun ayak parmaklarini sicak tutan, ayakkabi icine ya da corabin altina yapistirilan seylerden gordum. Eee kisin ayagini sicak, kafani serin....
Herkese saglikli, gripsiz, nezlesiz gunler dilegiyle.
Iste Kleenex %99.9 grip viruslerini oldurur iddiasiyle beni bu yil hemen fethetti. Iki masa otemde cigerleri parcalanircasina oksuren arkadas gecti hemen gozumun onunden ve hemen 1 paket aliverdim elime. Kutunun altinda yazan iddiasi su: Rhinoviruses Tip 1A ve 2 (nezleye sebep olan virusler), Influenza A ve B tipi virusleri (gribe sebep olan virusler) ve Respiratory Synctial viruslerini (solumum yollari enfeksiyonu virusu) kagit mendil uzerindeki kucuk mavi noktalarin icindeki etken maddesi ile 15 dakika icinde etkisiz hale getiriyormus.
Icindekiler sunlar. Sitrik asit (%7.51), sodyum laurik sulfat (%2.02) ve hareketsiz (inert)maddeler (%90.47). Sitrik asit limonda yok mu? O zaman limonla ellerimizi ovusturmak da belki benzer islevi yerine getirir.
Buradaki zimpara kalitesinde canta kagit mendillerine karsin -ah nerde bizim Selpaklar- masa kagit mendilleri inanilmaz sasirtici. Bir de gecen gun ayak parmaklarini sicak tutan, ayakkabi icine ya da corabin altina yapistirilan seylerden gordum. Eee kisin ayagini sicak, kafani serin....
Herkese saglikli, gripsiz, nezlesiz gunler dilegiyle.
17 Ekim 2006 Salı
TV Guide
TV izler misiniz, ne seyrediyorsunuz? Ben TR'den dondugumde yeni sezonun dizileri baslamisti bile. Baktim bu yil en cok takildiklarim ABC'de -ah hele o Grey's Anatomy (GA) yok mu, McDreamy'i yetmezmis gibi bir de McSteamy'i getirdiler bu sezona. Sezon programina web'den bakarken, baktim kacirdiklarinizi online izlemek uzere serileri web'e koymuslar. Hizli broadband'i olanlar icin tekrar ya da eksik diziler iste buradan izlenebilir. Aferin sana ABC. Lost, Desperate Houseviwes, GA, Six degrees, Brothers & Sisters'in son 4 bolumluk dizileri web'de.
Simdi diger kanallara haksizlik olmasin diye soyle bir bakiyorum:
CBS de benzer sekilde CSI, NYCSI, Numb3rs,Jericho, Survivor'i web'e koymus. Ancak iclerinden hic izlediklerim yok. Bir ara CSI'in eski bolumlerine takilmistim o kadar.
Gelelim NBC'ye. Bu kanali Friends ve Seinfeld'in son bolumleriyle tarihe gommustum ancak o da ne. Bizim Mr. Big Law & Order'da mi oynuyor? (hicbir bilgim yok, belki sadece misafir oyuncudur). Anlasilan salilari 9'da gene NBC acilacak. Ha video streaming diyordum... NBC sadece yeni dizileri web'e koymus, Studio 60 on the Sunset Strip, Heroes, Friday Night Lights ve 30 Rock web'de ancak sadece 1 hafta kaliyormus.
Velhasil teknoloji guzel birsey...
PS: Tam yaziyi post edecekken, dun gelen Newsweek'te de benzer konu islenmis gordum. Ayritisi burada.
Simdi diger kanallara haksizlik olmasin diye soyle bir bakiyorum:
CBS de benzer sekilde CSI, NYCSI, Numb3rs,Jericho, Survivor'i web'e koymus. Ancak iclerinden hic izlediklerim yok. Bir ara CSI'in eski bolumlerine takilmistim o kadar.
Gelelim NBC'ye. Bu kanali Friends ve Seinfeld'in son bolumleriyle tarihe gommustum ancak o da ne. Bizim Mr. Big Law & Order'da mi oynuyor? (hicbir bilgim yok, belki sadece misafir oyuncudur). Anlasilan salilari 9'da gene NBC acilacak. Ha video streaming diyordum... NBC sadece yeni dizileri web'e koymus, Studio 60 on the Sunset Strip, Heroes, Friday Night Lights ve 30 Rock web'de ancak sadece 1 hafta kaliyormus.
Velhasil teknoloji guzel birsey...
PS: Tam yaziyi post edecekken, dun gelen Newsweek'te de benzer konu islenmis gordum. Ayritisi burada.
10 Ekim 2006 Salı
6 Derece
ABC'de baslayan bir dizi var, adi Six Degrees. Dizinin baslangicindaki bir cumle bana 2 hafta onceki bir tanisma oykusunun dogrulugunu hatirlatti.
They say that anyone on the planet can be connected to any other person through a chain of six people, which means that no one is a stranger... for long
Yani gezegen uzerindeki herkes birbirine 6 kisi araciligiyla baglanabilir ve kimse birbirine yabanci kalmaz. Iste bu blog dunyasi, biraz bu zinciri olusturmak babinda guzel bir islev goruyor - ki aslinda sanal dunyadan tanisikliklara pek sicak bakmazken - Yildiz, Arzu, Mine ve ben benim Ist'daki son gecemde blog dostlari olarak Adanali Dostlar Kebab Salonunda biraraya gelip, sonra da geceyi Crown Cafe'de tamamladik. Minecigim benim zaten kirk yillik dostum ama Arzu ve Yildiz'la da sanki uzun yillardir tanisiyormusum sadece aradaki noktalari birlestirip birbirimizi guncelleyecekmisim gibi hissettim gorusunce. Bir de blog arkadasim Timur var. Onunla simdilik yuzyuze gorusemedik ama MSN ve email sagolsun.
They say that anyone on the planet can be connected to any other person through a chain of six people, which means that no one is a stranger... for long
Yani gezegen uzerindeki herkes birbirine 6 kisi araciligiyla baglanabilir ve kimse birbirine yabanci kalmaz. Iste bu blog dunyasi, biraz bu zinciri olusturmak babinda guzel bir islev goruyor - ki aslinda sanal dunyadan tanisikliklara pek sicak bakmazken - Yildiz, Arzu, Mine ve ben benim Ist'daki son gecemde blog dostlari olarak Adanali Dostlar Kebab Salonunda biraraya gelip, sonra da geceyi Crown Cafe'de tamamladik. Minecigim benim zaten kirk yillik dostum ama Arzu ve Yildiz'la da sanki uzun yillardir tanisiyormusum sadece aradaki noktalari birlestirip birbirimizi guncelleyecekmisim gibi hissettim gorusunce. Bir de blog arkadasim Timur var. Onunla simdilik yuzyuze gorusemedik ama MSN ve email sagolsun.
4 Ekim 2006 Çarşamba
Wilusa
Bir aksam kordon turumuzu yapiyoruz annemlerle, sicakkanli bir erkek kibar bir sekilde brosur uzatip etraftaki turlari anlatiyor. Ayvalik'a yat turu, gunubirlik Gelibolu Yarimadasi, Kapadokya, Gap diye gidiyor listedekiler. Cuma-Ctesi Ckale bogazinda eglenceli vapur turu da varmis ama eylulde okullarin acilmasiyla talep azalinca seneye kaldi diyor. Ne zaman su yarimada turunu yapsak derken, teyzemi de alip bir sabah hadi diyoruz.
Canakkale'yi herkes pek bir sever, begenir ancak, alisilmis buyuk sehir isteklerine zor cevap veren bir sehirdir vessellam. Yillardir dogru durust bir turizm sirketi gormemistim. Sahilde tanisip, bir gece oncesinden adimizi yazdirinca Wilusa'dan Abdullah Bey bizi sabah evimizden alip, o kadar guzel bir program ile tum yarimadayi gezdirdi ki, ben iste bir tur bu kadar guzel olur dedim kendisine de...
Saat 9'da Kilitbahir'e gecilir, sirasiyla Seyid Onbasi, Sahindere , Sargi Yeri Sehitlikleri, Canakkale Sehitler Abidesi, Morto Koyu, Yahya Cavus, Ertugrul Tabyasi ve Koyu, Kabatepe Muzesi, Anzak Koyu, Mehmetcige Saygi Aniti, Kanli Sirt, Tuneller 57. Alay Sehitligi, Conkbayiri, Ariburnu, Yeni Zellada Aniti ile aksam 5'te program tamamlanir. Abdullah Bey emekli bir egitimci. Rehberlik isini de o kadar iyi yapiyor ki, 8 kisilik grubumuzdaki herkesten iltifat aldi. Zaman zaman sesinde didaktik bir ton ile Anzaklar ile Turklerin nasil gofret, su, ekmek degis-tokusu yaptiklarini, zaman zaman gozlerimizi yasartacak anilari duygusal bir tonda anlatinca iyi ki Canakkale'liyim diye gururlu bir havaya girdik hemen. Cok alisilmis, siradan, klise kelimeler ama bu vatan oyle boyle kolay kazanilmamis. Kazilan siperleri, gozetleme noktalarini, Conkbayiri'ndan Saroz'a bakan o tepeyi gorseniz hakverirsiniz.
Her yil 18 Mart torenleri sirasinda 500bin Anzaklinin Ckale'ye geldigini biliyor muydunuz? Onlar safak zamani yaparmis torenlerini. Ingilizler, Fransizlar kendi mezarlari icin olan arazileri, bolgeden kiralamislar ve bakimi gercekten muhtesem. Cimin en yesil, ciceklerin en bakimli oldugu bolge uzaktan "tamam burasi onlara ait" hissidiyati cagristiriyor hemen. Kayitlara 57bin Turk askeri oldu diye geciyor ancak 250bin sehit verildigini yaziyor tarih. Bir o kadar da karsi taraftan zayiat varmis. Zaten gezdigimiz her yerde Turk tur otobusunden cok Ingiliz, Yeni Zellandali ve Avusturyalilar vardi.
Bu arada seyahat sirketinin adi dikkatimi cekmisti ilk duydugumda. Eskiden Hititler doneminde Truva'ya Wilusa denirmis, oradan esinlenip koymuslar.
Buralari gezip dolasirken etrafin ne kadar cok kirli, cop artiklariyla dolu oldugu dikkatimi cekti hemen. Ckale de sehir olarak temiz sayilmaz hic, hatta Assos'da Behramkale'ye cikarken kale dibinde satis yapan kadinlara "neden hemen su dibinizdeki copleri temizlemiyorsunuz" diye sitemde bulundum ama cevabi "abla ruzgar asagidaki copleri gene geri getiriyor" oldu. Demek asagidan yukariya, bir sorun var :)
Aksam olup da sevgili Koray arkadasimin evine davet edilince geceyi tatli yiyip, tatli bitirdik. Yillarin dostu, biraktigin yerde dun kalmis gibi, araya hic zaman girmemis gibi hemen yakalayabildigin bir dost. Zaten Ckale benim icin her zaman ilik esen meltem gibi; sessiz, sakin, ilik, yumusak...
Canakkale'yi herkes pek bir sever, begenir ancak, alisilmis buyuk sehir isteklerine zor cevap veren bir sehirdir vessellam. Yillardir dogru durust bir turizm sirketi gormemistim. Sahilde tanisip, bir gece oncesinden adimizi yazdirinca Wilusa'dan Abdullah Bey bizi sabah evimizden alip, o kadar guzel bir program ile tum yarimadayi gezdirdi ki, ben iste bir tur bu kadar guzel olur dedim kendisine de...
Saat 9'da Kilitbahir'e gecilir, sirasiyla Seyid Onbasi, Sahindere , Sargi Yeri Sehitlikleri, Canakkale Sehitler Abidesi, Morto Koyu, Yahya Cavus, Ertugrul Tabyasi ve Koyu, Kabatepe Muzesi, Anzak Koyu, Mehmetcige Saygi Aniti, Kanli Sirt, Tuneller 57. Alay Sehitligi, Conkbayiri, Ariburnu, Yeni Zellada Aniti ile aksam 5'te program tamamlanir. Abdullah Bey emekli bir egitimci. Rehberlik isini de o kadar iyi yapiyor ki, 8 kisilik grubumuzdaki herkesten iltifat aldi. Zaman zaman sesinde didaktik bir ton ile Anzaklar ile Turklerin nasil gofret, su, ekmek degis-tokusu yaptiklarini, zaman zaman gozlerimizi yasartacak anilari duygusal bir tonda anlatinca iyi ki Canakkale'liyim diye gururlu bir havaya girdik hemen. Cok alisilmis, siradan, klise kelimeler ama bu vatan oyle boyle kolay kazanilmamis. Kazilan siperleri, gozetleme noktalarini, Conkbayiri'ndan Saroz'a bakan o tepeyi gorseniz hakverirsiniz.
Her yil 18 Mart torenleri sirasinda 500bin Anzaklinin Ckale'ye geldigini biliyor muydunuz? Onlar safak zamani yaparmis torenlerini. Ingilizler, Fransizlar kendi mezarlari icin olan arazileri, bolgeden kiralamislar ve bakimi gercekten muhtesem. Cimin en yesil, ciceklerin en bakimli oldugu bolge uzaktan "tamam burasi onlara ait" hissidiyati cagristiriyor hemen. Kayitlara 57bin Turk askeri oldu diye geciyor ancak 250bin sehit verildigini yaziyor tarih. Bir o kadar da karsi taraftan zayiat varmis. Zaten gezdigimiz her yerde Turk tur otobusunden cok Ingiliz, Yeni Zellandali ve Avusturyalilar vardi.
Bu arada seyahat sirketinin adi dikkatimi cekmisti ilk duydugumda. Eskiden Hititler doneminde Truva'ya Wilusa denirmis, oradan esinlenip koymuslar.
Buralari gezip dolasirken etrafin ne kadar cok kirli, cop artiklariyla dolu oldugu dikkatimi cekti hemen. Ckale de sehir olarak temiz sayilmaz hic, hatta Assos'da Behramkale'ye cikarken kale dibinde satis yapan kadinlara "neden hemen su dibinizdeki copleri temizlemiyorsunuz" diye sitemde bulundum ama cevabi "abla ruzgar asagidaki copleri gene geri getiriyor" oldu. Demek asagidan yukariya, bir sorun var :)
Aksam olup da sevgili Koray arkadasimin evine davet edilince geceyi tatli yiyip, tatli bitirdik. Yillarin dostu, biraktigin yerde dun kalmis gibi, araya hic zaman girmemis gibi hemen yakalayabildigin bir dost. Zaten Ckale benim icin her zaman ilik esen meltem gibi; sessiz, sakin, ilik, yumusak...
1 Ekim 2006 Pazar
1 Ekim 2006
Boyle degildi biraktigimda buralar. Giderken bir firtina yagmurdu bizi ugurlayan NY, karsilamasi da bundan az degil surati daha asik, soguk, buzz gibi. Etraf yaprak dolu, henuz renk degisimleri baslamis, 1 ay sonra degisen her tonu gormek mumkun olacak sanirim. N'oldu nasil oldu da sanki atlamisim gibi hissediyorum birseyleri. Eee koca bir eylul gecti TR'de, boyle olacak tabii diyorum kendime. Yarin asil hayat baslayacak, simdilik kulaklarimizda tatilin sesleri, denizin izleri var. Henuz sarmalamadi NY bizi tam olarak. Evdeki acibadem kurabiyeleri, Ezine peyniri bitinceye kadar suremiz var, acelemiz yok.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)