7 Ağustos 2007 Salı

Yaz Gecerken


Disarida sadece klimanin ve kuslarin sesi duyuluyor. Oysa okullar tatil, tum cocuklar yaz okuluna gidiyor degil ya burada da. Ara sira gelip giden araba sesinden baska cigil cigil bir sessizlik hakim. Aksam olunca -benim cocuklugumda Canakkale'den alistigim uzere- mahalle aralarinda yapilan ne sunnet dugunu, ne kina gecesi tingirtilari var. Bu siralar dugun zamani diyor annem. Sayiyor kimlerin dugunu varmis. Baska kucuk sehirlerde de durum boyle mi merak ediyorum. Karabasan gibi uzerime cokerdi bitmek bilmeyen davul sesleri ortaokul, lise yazlarinda. Gece 12-1 ve hala dumduma dum dum dum dum dum diye baskalarina aldirmaksizin devam eden tantana. Sonra sabah olur, sicak erkenden bastirir ve biz Guzelyali'nin yolunu tutardik saat 2 otobusuyle.

Simdi ben buralarin sessizligini dinlerken cocukluk anilarimla, icerden gelen bebek sesiyle kosuyorum, beslenme saati gelmis minik kusumun. Yuzune bakarken Erin'in "iste diyorum o da cocuklugunu boyle sessizlik dolu, yemyesil hatirlayacak herhalde".

Yaz gecerken anliyorum ki; deniz tatilsiz, Egesiz, Akdenizsiz, yuzunde biriken tuzsuz, izgarada yenen baliksiz, Efessiz, mahalle aralarindaki dugunsuz, davulsuz, dostlarla bulusulan yenilen icilen mezesiz, kokorecsiz, Kadikoysuz, TV'lerdeki magazin programsiz, kunefesiz, peynir tatlisiz, acibadem kurabiyesiz, miss kokulu domatessiz, seftalisiz bir yaz, yaz degilmis.

Cocukluk gokyuzu gibi iste, nereye gidersen git, seni kucakliyor.