31 Ekim 2005 Pazartesi

Ekim Biterken ...

Galiba yilin son ayina kadar, bu senenin de bittigini anlamayacagim. Ama benim icin takvim biraz da akademik takvim oldugundan eylulde basladi bile. Simdiden tum kitapcilarda -hatta coktandir- 2006 takvimleri yerlerini aldi bile. Her yil mutlaka Lonely Planet'in takvimlerden alir, masamin karsisina asarim. Her ay, baska bir ulkeyi ya da sehri tanitma ayidir minik karelerde resimlenen pozlarla. Ekimde Amerika'nin bati kiyisini izledim, Kasimda Macaristan karsimda.

Kasim ve aralik derken 2006 ocagiyla yeni bir sene baslayacak . Topu topu 2 ay mi kalmis senenin bitmesine? Marketingciler gene bizi "yeni yil sozlerimizi" tutmak icin olanca gucleriyle kendilerine baglamaya baslayacaklar. En buyuk gym bizim gym, bak bu son sansin DVD film kulubune uye olmak icin, yilin ilk ama en buyuk indirimi basladi, sakin kacirma ... neyse aralikta o zamanin sesini yazarim gene.


Ekim ayi dunyadaki gelismler acisindan pek de sevimli gecmedi.
  • Katrina'nin ardindan Rita ve Wilma kasirgalari Amerika'nin guneyini ve guneydogusunu fena vurdu.
  • 8 ekim ctesi gunu Kasmir bolgesinde 7.6 buyuklugundeki deprem, ardinda 60bin olu birakti. Aci cok aci...
  • Malatya'daki cocuk yuvasinda ortaya cikan rezaleti yazmak bile istemiyorum. Kuzey Amerika'daki aileler olarak sesimizi duyurmaya calisiyoruz yetkili makamlara. Ama o cocuk kalbi yasananlari unutur mu hic?
  • Bir de kus gribi cikti basimiza bu yil. Turkiye'de de gorulen bu grip buradaki gundemi isgal etmeye devam ediyor. Bush'un 7.1Milyar Dolarlik plani onaydan gecti. Burada cok ciddiye aliniyor cunku son yillarda hayvanlarda gorulen virusler form degistirerek insanlara gecmeye meyilli. Gecen yuzyilin basinda 1918'de 20 milyon insanin gripten oldugu dusunulurse bu kadar fonu hastaligi onlemek ve tedavi etmek icin kullanmak anlasilir. Yani gribi hafife almamaliyiz.
  • Incecik, kredi karti buyuklugundeki iPod Nano'dan sonra new iPod ile 15bin sarki, 25bin fotograf, 150 saatlik video seyredebileceksiniz. Desperate Houseviwes kacti diye uzulmeyin, download et yeni iPod'una, izle istedigin zaman.
  • Magazin basini Brad Pitt, Angelina Jolie, Jenniffer Aniston, TomKat arasinda kosturmaya devam ediyor. Bu arada guzel haber TomKat bebek bekliyor.

Iste boyle, Halloween'i kutladik, Ramazan Bayrami birkac gun sonra.
Ve hosgeldin kasim.

27 Ekim 2005 Perşembe

Home Office

Etrafimdaki insanlarla konusunca ne kadar cok insanin evden calistigini gozlemlemeye basladim son aylarda. Kadin ve anne dergilerinde de bu isin desteklendigini gorunce soyle bir dusundum bunun avantajlarini ve dezavantajlarini. Cumalari ben de evden calisiyorum ama asil ofisim orada, arabayla gidilecek mesafede. Kubum, Unix makinam, desktop'im, haftalik gelen dergiler, adima yollanan memolar vs. velhasil ben ofise ait biriyim resmi olarak isverenimin gozunde.

Bir de isveren sizi home office bazli bir eleman olarak taniyabilir. Ya da sadece evden calisilacak isler vardir, telefonda bir urun satmak gibi. Benim tanimlamaya calistigim daha cok teknik islere yonelik isler. Eger eviniz bir oda ayirmaya uygunsa home office icin, isvereniniz temel ihtiyaclarinizi bile saglayabilir bir ofiste calisirken ne gerekiyorsa. Masa, sandalye, fax, telefon, scanner, bilgisayar - zaten hemen her sirket laptop veriyor artik-, kirtasiye malzemeleri sirketin satin alma kredi kartina yazilsin :)

Peki nedir bu isi her isveren hem de eleman acisindan cazip kilan?

  • Bir kere ise gitmek icin yolda zaman kaybetmiyorsunuz. Yataktan pijamalarla cik, emaillerini kontrol et ve calismaya basla. Is bu kadar elinizin altinda.
  • Ofis ortamina bagli olarak tabii, baskalarinin gurultusunden, etraftaki konusmalardan bolunmeyip sadece isinize konsatre olabilirsiniz.
  • Mudurunuz surekli tepenizde degil, ne buyuk rahatlik degil mi?
  • Evdeki ufak tefek isleri halletmek icin harika bir ortam. Camasir mi yikanacak at makinaya, bir sonraki konferans call'u yapana kadar. Evdeki isitma sistemindeki arizya bakacak adam mi gelecek, iste harika bir firsat evde olmak. Siz isinize bakarken masada adam da isitma kazanina baksin.
  • Cocugunuz hasta ve evde olmaniz lazim, iste evdesiniz ama isiniz de evde. Tabii o gunun is verimliligi tartisilir (!) ama boyle acil durumlar icin evden calismak bir avantaj.
  • Konferans Call'larinin yogun oldugu ya da web egitimlerinin oldugu gunlerde evde olmakla ofiste olmak arasinda bir fark yok bana gore. O gunler evde olmak icin ideal gunler eger secme sansiniz varsa.
  • Isveren olarak sabit giderler kisilmis, azaltilmis oluyor. Ofis kirasi, icindeki mobilyalar, elektrik, su gibi aylik sabit harcamalar minimuma iniyor. Bazi sirketler tumuyle sanal ofise gecerek, bu sabit operasyonel masraflardan tumuyle kurtulmus oluyorlar.

Ama diyebilirsiniz ki ben ofisi, arkadaslarimi, kafeteryada yapilan ayakustu sohbetleri ya da dedikodulari ozluyorum, iste o zaman haklisiniz. Dezavantajlari ise;

  • Is arkadaslarinizla etkilesiminiz sadece telefon ve email'le sinirli kaliyor.
  • Evde her ne kadar hizli bir internet baglantisi olsa da genelde DSL, kablolu modemle sinirli kaliyor. Var mi ofisteki gibi T1 ustunden jet hiziyla baglanmak.
  • Sikayet etseniz de ofis kahvelerini ozluyorsunuz illa :)
  • Is disiplininiz tamamen size bagli evden calisirken. Eger calisma motivasyonu icin etrafta birilerine, tepenizde patronunuza ihtiyac varsa, evden calismak iyi fikir degil o zaman.
  • Evdeki telefon, internet gibi teknoljik baglantilarda bir sorun varsa, eliniz kolunuz bagli kaliyor tamir olana kadar.
  • Aranildiginda ya da email atildiginda hemen cevap vermek, calistiginizi ispat etmek gibi psikolojik bir stress da var bazi insanlarda. Oysa ofiste her an masamizda miyiz, ya da her telefonu aciyor muyuz, hayir.
  • Ev-is ortami ayrimi pek olmuyor ofisiniz evinizse. Tabii is hayatini bir hayat tarzi olarak benimseyen insanlar icin cok da sorun degil ama evde yasayan diger hanehalki pek hemfikir olmayabilir sizinle, surekli kontrol edilen emailler, hafta sonlari da ustunde calisilan projeler vs.

Sonuc olarak bir opsiyon olarak belirli gunlerde evde calismak bana gore iyi bir uygulama. Surekli olsun istemem cunku ben evden cikmayi, ofise gitmeyi seviyorum pazartesileri haric. Yasasin yarin cuma ve evden calisiyorum.

25 Ekim 2005 Salı

Cadilar Bayrami (Halloween)

Eylul ortasindan itibaren dukkanlar baslarlar cadilar bayrami icin vitrinleri suslemeye, icinde kabak figurleri bulunan yuzlerce objeyi tuketiciye pazarlamaya. Iskelet, kuru kafa, Freddie, Superman, Orumcek Adam, seytan, cadi kiligindaki yuzlerce kostum alicisini beklemektedir. Bazi dukkanlar daha kapidan girerken muzikleriyle, sis dumanlari ve olmadik bir anda kafanizdan asagi iniveren kopmus bir kafa ile sizi cadilar bayramina cekmeye calisir.

Internete soyle bir baktigimda ve etrafimdaki Amerikali arkadaslarla konustugumda su bilgiler cikti ortaya.


Halloween'in tarihcesi eski Keltik festivali Samhain'a ve Katolik kilisenin o yillardaki geleneklerine kadar dayaniyor. Bundan 2000 yil once simdiki Irlanda, Ingiltere ve Kuzey Fransa'da yasayan Kelt'ler yeni yil olarak 1 kasimi kutluyorladi. Yazin bitisi, doganin verimliliginin azalisi ve karanligin baslangici olarak baslayan kis mevsimi soguk olmasinin da etkisiyle cok sayida insanin olmesine de sebep oluyordu. Keltler iste 1 kasimdan hemen onceki geceyi, donum noktasi olarak alirlar yasamlarinda. Bu bir cesit olume dogru bir gecistir ve
ruhlarin dunyaya geri dondugune, kendilerini ziyaret ettiklerine inanirlardi. 1 Kasim Samhain aslinda bir ates festivalidir ve kasabanin en tepesinde bir ates yakilarak Tanri'ya cesitli yiyecekler sunarlardi. Bu ates toreninin sona ermesinden sonra evlerine donen Keltler, meydandaki atesten bir parca alip karanlikta yollarini aydinlatmaya calisirlardi. Ayni zamanda o gece serbest dolasan ruhlarin kendilerini rahatsiz etmemesi icin hayvan kafalari ve derilerinden olusan kostumler giyerek ruhlari korkutmaya calisirlarmis. Iste urkutucu, korkunc kostumler giymenin arkasindaki neden de budur bugun.

M.O. 43 yilinda Romalilar Kelt topraklarini isgal ettikerinde kendi iki festivallerini de Kelt'lerin kutlamalarina eklerler. Feralia ve Pomona olarak adlandirilan bu festivaller ekim sonunda, olenleri anmak ve meyva ve agac tanricasi adina duzenlenen kutlamalardir.

800'lu yillara gelindiginde ise Hiristiyanligin etkisi Kelt topraklarinda da yayilir. 1 Kasim gunu kilise ogelerini Keltlere hatirlatmasi sebebiyle "Azizler Gunu" (All Saint's Day) olarak belirlenir. Ancak batil inanclarindan ve geleneklerinden kurtulmak istemeyen Keltler, Azizler gununun anlamina golge dusurmeye calisinca kilise, 2 kasim gununu olen tum Hiristiyanlari anmak uzere "Ruhlar Gunu" (All Souls' Day) olarak ilan eder. Bugunku anlamda "trick or treat" gelenegi de iste o zamanlardan baslar. Kapi kapi dolasan cocuklar aldiklari keklere karsilik o evin olenlerine dua okur ve bu duanin onlari cennete gonderecegine inanirlarmis. Yine Keltlerin geleneklerine gore kapi kapi dolasan cocuklar her evden aldiklari ates ile evlerine gidip, aileleriyle daha sonra yukarda bashettigim Samhain atesini yakarlarmis. Yillar icinde bu uc onemli gun birleserek "holy evening" anlamina gelen Halloween olmustur, yani kutsal gece, 1 kasimda Azizleri anmadan onceki gece mahiyetinde.

Simdi daha cok Amerika kitasinda kutlanan bu festival, Irlanda ve Iskocyalilarin Amerika kitasina goc etmesiyle beraberlerinde getirmis olduklari Katolik bir gelenektir. Artik ticari boyuta varmis olmasi sebebiyle seker satislarinin tum diger aylarin toplamindan daha fazla satildigi bir aydir. Bizim icin seker ve sekerleme turu yiyecekler cok onem tasimayabilir ama buradaki bir yetiskin bir Amerikalinin ve cocugun yedigi bu tur yiyecekler herhalde ortalama bir Turk'un 100 kati filandir.

Ha bir de kabak figuru vardir ki bu da yazin bitisiyle hasat mevsimini ve verimliligi temsil eder


Iste boyle. Bakalim bu yil etrafimizda hangi en korkunc yuzleri gorecegiz?

19 Ekim 2005 Çarşamba

New York'ta Sonbahar

Ne de guzeldir sonbaharda yurumek disarda. Ayaklarinizin altinda sari, yesil, turuncu, kirmizi yapraklar hisirdarken, ha simdi aksam olacak hissiyle bir an once eve donmeyi istemek. Ya da disarisi sisli, ciseleyen bir yagmur ile aksam ustu icilen bir cayin ve yaninda yenilen kekin tadi daha bir keyiflidir hazan mevsiminde. Ya da yogun yagmurlu gunlerde evde kalip bitmeyen ivir zivir islerle mesgul olup, "oh be, iste o kadar da zor degilmis bunu bitirmek" deyip kendimizi bitmeyecekmis gibi gorunen surumceme islerden kurtarmak. Hele elinizde sizi sariveren bir kitap varsa, iste o sonbahar o kitapla yerlesecektir belleginize.

Ama hep bir ozlem olur benim icimde yaza karsi sonbaharda. Ne kadar da uzun gorunuyor gozume simdiden taaa 7-8 ay sonra gelecek yaz. Once havalar soguyacak, belki birkac kez daha 6 gun yagmurlarindan gelecek, sonra yilin ilk kari yagacak, sonra uzun bir sure yerden kalkmayacak o kar. "Usuduk, donduk, iliklerimize kadar titredik bu kis" diye birbirimizle sohbet edecegiz kisin sonunda. Sonra minik minik, usul usul gene uyanacak doga, bu defa baharin ilk kivilcimlarini, gunesin turuncu, sevimli yuzunu gorecegiz gokyuzunde. Icimiz gene kipir kipir olacak, az kaldi yaza, tatile, denize, sicacik kumlara diye takvime bakip o yazin programlarini yapacagiz. Gene cok yiyip, kilo alip sikayet edecegiz ama dostlarla daha cok bulusacagiz sonbahar ve kis sofralarinda.

Buralara once Halloween gelecek. Simdiden her evin onune kabaklar konulup, ruhlari korkutucu dekorlar yerlestirildi bile. Dukkanlar halloween kostumleri ve dekorlariyla tasiyor. Sonra bir telas sukran gunune hazirlanacak Amerikalilar. Her yemek kanali hindi tarifleri ve yanindaki garnitur yemeklerin hazirlanisini gosterecek uzun uzun. Ve cilginca bir alisveris serominisi yasanacak ardindan gelecek Christmas icin. Tabii bu bayramlarin en guzel tarafi, is hayatinin oldukca durgun olmasi ve sukran gununde 2 gun, Xmas'ta da 1.5 gun tatil olmamiz.
Iste boyle benim icin sonbaharin baslamasi. Sanki yillik takvim eylulle basliyor, yazin bitisiyle o yil tamamlaniyor. Bakalim bu yilin sayfalarina neler yazilacak her birimiz icin...

14 Ekim 2005 Cuma

Gokyuzu Delindi

1 haftadir araliksiz yagmur yagiyor New York bolgesine. Sel baskinlarindan dolayi bazi otobanlar kapaliydi, haliyle trafik de agir aksak isliyor bu hafta. Hayati felakete yol acacak boyutta olmamasina ragmen havanin kapaliligi, nemi, sabahlari olusan sisten iyice bunaldik. Birkac hafta once guneyde yasanan Katrina ve Rita firtinalarinin yarattigi ziyani daha iyi tasavvur edebiliyor insan.

Basin bu haftaki yagmura "6 gun yagmuru" adini verdi. Meteroloji tarafindan "official" olarak verilen bir isim olmamakla beraber neden buyuk firtinalara isim verildigi aklima geldi. Howstuffworks.com 'a gore Dunya Meteoroloji Organizasyonu kasirgalari daha iyi takip etmek icin 2. dunya savasina kadar erkek isimleri vermeye, 1950'lerin basindan itibaren de alfabetik olarak bayan isimleri vermeye baslamis. 1970'lerin sonlarinda ise erkek ve kadin isimleri donusumlu kullanilarak bu gelenek surdurulmeye devam edilmis. Sezonun ilk kasirgasi A ile sonrasi B ile baslayacak sekilde isimlendirilmis.
Bu resmi isimlendirmeden once ise Amerikanin batisindaki yerliler, hemen daha once gerceklesen aziz gunune gore "Aziz Felipe Kasirgasi" seklinde isimlendiriliyormus. Eger ertesi yil da yine o donemde kasirga olmussa bunu 2. Aziz Felipe Kasirgasi diye isimlendiriyorlar.

Atlantik kiyisindaki kasirgalar, Pasifik'ten farkli olarak isimlendiriliyormus. Ornegin 2001'deki Pasifik'te Mexico Acupulca'daki kasirga Adolf diye isimlendirilirken, Atlantik'teki 2001 yilinin ilk kasirgasi Allison diye isimlendirilmis. Felaketten sonra sigorta islemleri, legal prosedurler ve tarihi referanslar dolayisiyla kasirga isimleri 10 yil boyunca bir baskasi icin kullanilamiyor. Hatta su link'e bakarsaniz simdiden gelecekte olasi kasirgalar isimlendirilmis bile.

11 Ekim 2005 Salı

Oykulu Geceler

New York'ta Turkiye'de gundemde olan yazarlari ve eserlerini tanitmak, burada yasayan Turk toplumunu edebi hayatla kaynastirmak amacli olarak duzenlenen bir okuma gecesi Oykulu Geceler. Bu yil 3.su 7 Ekim Aksami Marmara Manhattan'da basladi.
Konugu kim miydi? Kanayan, Yaralisin, Sular Ne Güzelse, Cam Kırıkları veeeeeeee Gulunun Soldugu Aksam desem hemen Erdal Oz dersiniz degil mi? He huzunlu bir romandir oyle "Gulunun Soldugu Aksam". Hala animsadikca bogazima bir yumru tikanir. Universiteye basladigim yilin ilk ayinda okumustum da, etkisini hala animsarim uzerimde uc gencecik insanin idam edilisini...

Elif Ozmenek ve Gungor Mimaroglun'un acilis konusmasi ile basladiktan sonra Erdal Oz ile soylesiye gecildi. Defne Halman ve Cem Baza'nin Kanayan'dan okuduklari oyku ile devam etti ve soylesiye devam edildi sonra yine. Erdal Oz'u dinlerken insan, Turkiye'nin politik calkantilariyla beraber yazin hayatinin da nasil etkilendigini, o donem insanlarinin sahip olduklari erdemlere sahip cikmak icin ne cilelerden gectigini goruyorsunuz.

Simdiye kadar 13 Oykulu Geceler programi yapilmis 2 yilda. Buket Uzuner, Can Dundar, Elif Safak, Koy Enstituleri benim simdi ilk aklima gelen programlardan. Oyku, siir, roman velhasil yaziya iliskin hersey bizi bizden alip goturen okurken baska bir dunyada olmamizi saglayan eserler.

Zamansizligimizi, 21. yuzyilin yogun hayat ritmini bahane edip cogu zaman okumamak ya da az okumaya nedenler bulurken benim icimde bir isik yandi cuma aksami.

Tesekkurler size Oykulu Geceler ekibi. Guzel is basariyorsunuz.

5 Ekim 2005 Çarşamba

AB

Turkiye'nin Avrupa Birligi miladi icin 3 Ekim 2005 onemli bir gun.
17 Aralik 2004'te soz verilen muzakarelerin baslama tarihi 3 Ekim 2005'de nihayet AB'nin kapisindan iceri girebilmek icin ilk adim atildi. Avusturya'nin karsit gorusune ve yasanan son dakika krizlerine ragmen diplomasi galip geldi.

Turkiye'nin AB'ye girisi kac yil alir bilinmez. Simdi hersey TR onune dayatilan derslerin yapilmasina bakiyor. Ama kolay mi bir kulturu AB uyumlu mintikalar zincirine oturtmak?
Yillar yillar yillar alacak bir proses ve ulkenin basindaki yoneticilerin performans ve istekleriyle sekillenecek bir durum.

Her acidan heyecan verici ... Kolay gelsin.